16 Eylül 2017 Cumartesi

Tehlikeli Yakınlaşma - Jenn Ashworth

 Ayrıntı yayınlarının yeraltı edebiyatı serisinden çıkmış olan Tehlikeli Yakınlaşma kitabını geçen hafta bitirmiştim. Oldukça farklı bir kurgusu olan, ilgi çekici bir kitap. Bazı insanların ruh hallerini anlamanızda ve empati konusunda gelişmemi sağladı. Ana karakter çok gerçek birisiydi sanki; bu yüzden sıklıkla kendimi onun yerine koyabildim. Her ne kadar ana karaktere çok gıcık olsam da... Neyse, konudan bahsedelim.


Konu

Annie, erken yaşta evlenmiş bir kadındır. Kitap, Annie'nin tek başına(yanına sadece kedisini alarak) yeni bir eve taşınmasıyla başlıyor. Yeni evindeki komşularını gözlemliyor, sosyalleşme planları yapıyor, kişisel gelişim kitapları okuyarak insan ilişkileri konusunda kendini geliştirmeye çalışıyor.

Fakat Annie'nin bazı içsel sorunları da var. Geçmişinde yaşadığı her şeyi kitap ilerledikçe aradaki bölümlerde okuyoruz. Annie başarısız bir evlilik geçirmiş ve içindeki boşluğu tanımadığı yüzlerce erkekle cinsi birliktelikler yaşayarak doldurmaya çalışmış bir kadın. Bu konudaki esas sebep aslında, Annie'nin çok kilolu bir kadın oluşu. Çok arzulanıp istendiğini bilmek onu tatmin ediyor. Ama bir yandan da kendiyle ve kilolarıyla barışık olduğunu vurgulayıp duruyor.

Her neyse. Annie, yan komşularıyla ilgili kafasında kurduğu şeyler yüzünden kendini yiyip bitirmeye ve çok tuhaf davranışlar sergilemeye başlıyor. Yan dairede yaşayan iki sevgiliyi ayırmak istiyor, onları değişik şekillerde sabote ediyor; çünkü adamın kendisine aşık olduğuna tüm kalbiyle inanıyor. Ve bu konuda git gide psikopatlaşan zihin çıkmazlarına sürükleniyor.

Genel Yorumlarım

Kitabın arka kapağını okuduğumda, değişik bir kadının iç dünyasını tanıyacağımı ve kitaptan bir sürü şey öğrenebileceğimi düşünerek başladım.

Evet, değişik bir kadının iç dünyasını tanıdım fakat bu durumun bana çok bir şey kattığını söyleyemeyeceğim. Belki de bunun sebebi kitap boyunca bu ana karaktere çok gıcık olmuş olmamdır.

Çünkü bir kitapta ana karakteri sevdiyseniz zaten çok akıcı okunuyor ve insanı daha çok etkiliyor. Kendi açımdan bakınca okumasam da olurmuş diyorum; ama akıcılığında bir sorun yok, sadece hiçbir karakterin benle uyuşmaması ve hiçbir karaktere ısınamayışım kitabı güzel yorumlamamı engelliyor...

Bu kitapta sevdiğim tek kısımlar, Annie'nin kişisel gelişim kitaplarında okuduklarını aktarmasıydı; zaten altını çizdiklerimin de çoğu bunlardan oluşuyor.

Altını Çizdiklerim

Bazı şeyleri düşünmeyi bırakmalısın, yoksa hayatta kalamazsın. (sf 10)

Eğer yeni bir başlangıç yapmak istiyorsan geçmişin çöplerini de yanında getirmenin bir anlamı yok. (sf 16)

Bazen hayatın bizi kendimizden bile koruduğunu ve ne kadar iyi olduğunu anladım. (sf 19)

Başka biri için knedini mutsuz etmenin hiçbir manası yok. Yerinden kalkıp bir şeyleri değiştirmelisin; olduğun yerde kalıp kendi kendine değişmeyecek şeylerin değişmesini beklemenin bir anlamı yok. (sf 98)

Beni bu şekilde hafife almasından hoşlanmıştım. Bu durum sanki geride sadece bana kalan, onun bilmediği gizli bir şeylere sahip olduğum duygusu yaratmıştı bende. (sf 118)

Her şeyi bebek belirliyordu.Hayat böyle bir şey miydi: bütün çocukluğun yetişkinlerin sana ne yapman gerektiğini söylemesiyle geçiyordu ve sonra ne yapman gerektiğini söyleyerek geçiyordu ve sonra birkaç bağımsız yılı takiben hayatının geri kalan bölümünde, kaza eseri oluşan bir et parçasının çığlık atan borusu mu öttürecekti? Hiç sanmıyordum. Kulaklarıma pamuk tıkadım ve her şeyin üstünde ben hükmettim. (sf 241)

Yorgundum. Başına gelinceye kadarne kadar yorgunluğun mümkün olabileceğine ve bu kadar yorgunluğun insanın zihnine ve neyin iyi neyin kötü olduğundaki duygusuna neler yapabileceğine inanamazsınız. (sf 245)