hayalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Korkular Neden ve Nasıl Kalıcı olur?

Mayıs 06, 2017
Korkular Neden ve Nasıl Kalıcı Olur

Çocuklar duygularının, coşkularının aşırı, bilişsel işlevlerinin az, deneyimlerinin, gözlemlerinin, bilgi birikimlerinin yetersiz, gerçekle bağlantılarının eksik olması nedeniyle duygularını, gördüklerini gerçekçi biçimde değerlendiremezler. Bunları abartarak, çarpıtarak, saptırarak, süsleyerek algılar ve korkulu sonuçlar çıkarırlar.

korkular_neden_ve_nasıl_kalıcı_olur

Çocukların korkusunda annenin, babanın, çevrenin, ninenin, dedenin büyük etkisi vardır. Korku bir baskı, denetim, disiplin, eğitim, engelleme erteleme aracı olarak kullanıldıkça çocuğun duygulanımları arasında etkili ve önemli izler bırakır.

İdrarını ve dışkısını denetleyemeyen söz dinlemeyen, yemek yemeyen, uyumayan çocuğun, cadı, büyücü, hayalet, hortlak, cin, peri, öcü, dev gibi gerçekdışı masal ögeleriyle ya da hekim, iğneci, polis, bekçi gibi kişilerle, köpek, kedi, yılan gibi hayvanlarla korkutulması kısa bir zaman için çocuğun denetim altına girmesinde yararlı olur. Ancak bütün bu tür yaklaşımlar yaşam boyu çocukta etkisini sürdürecek korkuların tohumlarını atar, böyle korkutmanın sık sık kullanılması ve sürekli olması bu tür korkuların filizlenmesine, büyüyüp gelişmesine neden olur.

Prof. Dr.Özcan Köknel

23 Nisan 2017 Pazar

Korku Edebiyat ve Endüstrisi

Nisan 23, 2017

Korku Edebiyat ve Endüstrisi


   Günümüzde insanlardaki temel korkuların simgeleşmesinde, somutlaştırılmasında masallar, korku öyküleri ve romanları yanında korku filmleri ve video kasetleri de yer almıştır.



Buralarda insanlar korku yaratan simgeleri, anlamsız, gelişigüzel, gereksiz biçimde seçip kullanmamışlardır. Bunlar ilk ve ilkel insanların yarattığı simgelerin çağdaş insanın düşüncesine, imgelemesine, tasarımına, yaratıcılığına göre değiştirilmesi, yeniden biçim ve renk kazanmasıdır. Başka bir deyişle, çağımız insanının simge yaratma yeteneği, ilk ve ilkel insanın kullandığı simgelerden korku öykülerinin, romanlarının, filmlerinin, video kasetlerinin kahramanlarını, konularını, olaylarını çıkarmıştır.



Böylece çağımızda yaşayan insan için de korku romanı okumak, korku filmi ve kaseti izlemek yoluyla temel korkuları ve bunları çoğaltan, şiddetlendiren geçmiş, günlük, gelecek korkularını, yarattığı kaygıyı simgeleştirerek azaltma, yumuşatma olanağı ortaya çıkmıştır. Öte yandan şeytan, kötü ruh, cadı, cin, hayalet, dev, öcü gibi ilk ve ilkel insanlardan beri sürüp gelen dehşet ve korku veren simgelerin, çağdaş birçok korku romanında, filmde, kasette hiç değişmeden kullanıldığını da belirtmek gerekir. Böylece korku romanları, filmleri çağımız insanına bir yandan ilk ve ilkel insanın temel korkularından kaynaklanan  ortak simgeleri aktarmakta, öte yandan bunlara yeni biçim ve renkler  katarak çağdaş korku simgeleri yaratmaktadır.

Korku romanlarında, filmlerinde kullanılan simgeler ister ilk ve ilkel insanla ortak, ister çağdaş olsun, amacı temel korkuları azaltmak, bunların yönünü değiştirmektir.

Ayrıca, insanın korku yaratan durumun kişinin, nesnenin, olayın üstüne gitmesi, bunlarla karşılaşması, bir süre sonra bunlara karşı duyarsızlaşma yaratmakta, insanı günlük korkulardan fobilerden kurtarmaktadır.

Buraya kadar anlatılanların ışığı altında insanların korku romanlarını okumalarında, korku filmi izlemelerinde görülen çelişki bir ölçüde anlaşılmaktadır.

Ancak özellikle çocuklar ve gençler bu tür korku romanlarının ve filmlerinin kolayca etkisi altında kalabilir, yeni yeni korkular yaratabilirler.

ayrac3

Korku Kahramanları


Yirminci yüzyılın başlangıcında (1911) Fransa’da Pierre Souvestre ve Marcel Allain, ‘’Fantoma'' adını verdikleri siyah pelerinli, yüzü maskeli, eli hançerli, herkese korku ve dehşet veren bir kahraman yarattılar. Bu kahramanın serüvenleri kısa sürede bütün dünyaya yayıldı. Fantoma’nın serüvenlerini anlatan romanlar, günün olanakları içinde beş altı yüz bin dolaylarında basıldı. Yirmi dile birden çevrildi.

1964_film_fantomas_jean_marais_fantomas

Kimi ülkede bu tür romanların insanlara ve topluma kötü etkiler yapacağından çekinenler, bunların yasaklanması için girişimde bulunmaya başladılar. Ancak bu girişimler sonuç vermezken, Feuillade’in çabalarıyla kısa süre içinde Fantoma’nın dehşet ve korku dolu serüvenlerini anlatan beş film çevrildi.

Fantoma rolü oynayan Rene Navarre büyük başarıya ve üne ulaştı. Fantoma filmlerinin ulaştığı başarı ABD’de benzerlerinin çekimine vekorku kahramanlarının yaratılmasına yol açtı.

Bu akımın etkisi altında Almanya’da Paul Leni dehşet, korku, saldırganlık ögeleri içeren ‘’Mumyalar Müzesi’’ adını verdiği ilk sanat filmini çevirdi.



İlk çevrilen sesli filmler arasında yer alan Dreyer’in ‘’Vampir’’ adlı filmi dehşet ve korku veren yeni bir kahraman tipi ve değişik öğeler yaratmıştır.

Amerikan sinemasında 1928-1941 yılları arasında bunlara, ‘’Drakula’’ ve ‘’Frankestein’’ tipleri katılmıştır. Aynı yıllarda ilk ve ilkel insanların hayalet kavramı ‘’Görünmeyen Adam’’ filmleriyle sürdürülmüştür.

Özcan Köknel

1 Eylül 2016 Perşembe

Geçmişi geride bırakıp hayata devam etmek

Eylül 01, 2016
Hayat yaşayarak öğrenilir.

İnsanlar kendi kıymetlerini bilmeliler.

pencere_kenarında_oturan_battaniyeli_kedi Geçmiş ölüdür. Yalnız bu an yepyeni bir an. Gelecek: o henüz daha yok. An’la dans ettiğinde, o zaman yaşam enerjin artıyor. Geçmişin hayaletleriyle yaşarsak adım atmakta çok zorlanırız. Anda yaşamak, iç huzuru ve kendinle barışık olmayı gerektiriyor.

Olanı olduğu gibi kabul etmek içimizde öyle bir şükran duygusuna neden oluyor ki, o şükran duygusu, içindeki iyiliği, içindeki zenginliği, içindeki ışığın parlaklığını ortaya çıkarıyor. O zaman, yaşamın armağanını harikulade şekillendirmiş, değerlendirmiş oluyorsun ve yaşama ışığını sunmuş oluyorsun. Işığını ortaya çıkarmak için önce kendi önünden çekilmelisin. Kendini başkalarıyla kıyaslamadan, bahaneler arkasına sığınmadan geçmişi silip atarak yeni başlangıçlar yapabiliriz. Bir yolda ilerliyoruz. Bir yerlerde çukura düşmüş olabiliriz, ilerleyememiş olabiliriz.

Geçmişinizin bugünü esir almasına izin vermeyin. Bu gün, şimdi, pencereden-bakan-kadin-tablosuhayatı daha farkında olarak nasıl yaşayabilirim? Hata yaptığım zaman, kendi hatamla yüzleşmeyi, kendimi geliştirmeyi nasıl öğrenebilirim? Bunu kendimize ancak biz öğretebiliriz. Yeni başlangıçlar yapmak için içimizdeki gücü kullanır, kendimize olan sevgimizi her an kalbimizde hisseder ve hayatımızdaki güzelliklere bakarak yaşarsak korkularımızdan sıyrılırız ve geçmişin hayaletlerini geride bırakabiliriz.

Geçmişi bırakın. Diğer insanlara endeksli bir hayatı yaşamaya devam ettiğimiz sürece, zaten mutlu olma şansımız yok. Kendimizi geçmişle değerlendirdiğimiz sürece de dibe batmaya devam ederiz. Acı çekeriz, söylenir dururuz ve hayat öyle devam eder.

9 Ağustos 2016 Salı

Kör Gazap – John Saul

Ağustos 09, 2016
kor_gazap_john_saul_kitap_yorumuKitabın Adı: Kör Gazap

Yazarın Adı: John Saul

Yayınevi. Altın kitaplar

Çevirmen: Seyfettin Turhan

Sayfa Sayısı: 303

Daha önce John Saul’ün, Şeytanın Labirenti ve Şeytanın Sağ Eli kitaplarını okumuştum. Her ikisi de, okumaktan en çok keyif aldığım korku edebiyatı tarzındaydı. Fazlaca korku ve gerilim içeren, gerçekçi korku unsurları ve ayrıntılı betimlemelerle okuyucuya her şeyi derinden hissettiren kitaplar. Özellikle de Şeytanın Sağ Eli kitabı beni tam anlamıyla büyülemiş ve gerçekten korkutmuştu.

Her neyse, şimdi gelelim John Saul’ün Kör Gazap kitabına. Saul bu kitapta da beklentimi fazlasıyla karşıladı... Gerçekçi korku unsurları ve müthiş olay örgüsüyle beni çok etkileyen ve gece okuduğumda biraz ürktüğüm bir kitaptı.

Konusu şöyle: Pendleton ailesi Paradise Point adındaki küçük kasabaya taşınıyorlar. Baba Dr. Calvin Pendleton, Paradise Point’de doktorluk yapan bir arkadaşından uygun fiyata, kocaman bir ev satın aldığı için Boston’dan ayrılıyorlar. Hamileliğin son aylarında olan karısı June ve bebekken evlat edinmiş oldukları ve tıpkı kendi kızlarıymış gibi sevebildikleri Michelle ile birlikte yepyeni bir başlangıç yapacaklarını düşüncesiyle, bu küçük kasabaya taşınmaktan mutluluk duyuyorlar.

Michelle evde antika sayılabilecek derecede eski, porselen bir oyuncak bebek buluyor. Görür görmez onu çok seviyor ve Amanda ismini koyuyor.

Michelle ve ailesinin taşındıkları evin arka kısmında artık kullanılmayan eski bir mezarlık var. Michelle’in arkadaşlarından işittiği hikayeye göre, mezarlıktaki boş mezar taşının sahibi, o evde yıllar önce yaşamış olan, Amanda isimli kör bir kız. 12 yaşındayken ölmüş ve cesedini hiç bulamamışlar, fakat ruhu hala o çevrede dolanıyormuş.

June Pendleton’ın bebeğini doğurması ve Michelle’in arkadaşlarından uzaklaşıp giderek o oyuncak bebekle dostluk kurmaya başlaması üzerine esas ürkütücü olaylar gelişiyor.

Oyuncak bebek Michelle’in en iyi arkadaşı oluyor; ama aynı zamanda da felaketlerin ve tuhaf gerçeklerin de başlangıcı. Michelle git gide korkunç bir biçimde değişmeye başlıyor.

Küçük çocuk ölümleri, eski evin zeminindeki kurumuş kan, hayalet hikayeleri…

Müthiş kurgusuyla beni benden alan bir kitaptı Kör Gazap; hiç beklenmedik sonlarla çok şaşırtan, bazen duygulandıran, karakterlerin çoğuna kızmanıza sebep olan, ve daha nice hissi yaşatan sürükleyici bir korku-gerilim romanı.

Pasparlak bir yaz gnünde okunacak bir roman olmadığını da söylemeliyim sanırım. :)Ben bundan sonra bu tarz kitapları kışın okumayı tercih edeceğim.

Yağmurlu bir kış gecesinde, elinizde sıcacık kahvenizle, ürpererek okuyacağınız, elinizden bir türlü bırakamayacağınız Kör Gazap kitabını, korku edebiyatı okumayı sevenlere şiddetle tavsiye ediyorum. İyi okumalar, hoşçakalın…