cinayet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cinayet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ocak 2018 Pazar

Kızlar Gecesi - Rough Night

Ocak 07, 2018
 Herkese selamm :) Çok eğlenceli, sürükleyici, iyi ki izlemişim dediğim Kızlar Gecesi filminden bahsetmek istiyorum. Başrolünde Scarlett Jhonson'ın oynadığı neredeyse hiçbir film kötü değil bence zaten. 



Konu

Üniversiteden yakın arkadaş olan 4 kadın, aralarından biri evleneceği için hafta sonu bir araya gelip bekarlığa veda kutlaması yapmak isterler. Bir villa kiralayan 4 arkadaşa, bir kişi daha katılır; evlenecek olan kadının yakın arkadaşıdır bu.

Erkek bir striptizci çağırırlar ve bir kaza sonucu striptizci adam ölür. Kadınlar, hapse girmemek için ne yapabileceklerini planlamaya çalışırlar ve planlarını gerçekleştirirken ortaya çıkan karışıklıklar sonucu her şey sarpa sarar ve çıkmaza sürüklenirler. Bu sırada bizler de son derece eğlenceli ve komik sahnelere tanık oluruz.

Genel Yorumlarım

18 yaş üzeri bir film olan Kızlar Gecesi'ni, konusunu hiç bilmeden rastgele açıp izlemiştim. Birisinin ölmesi ve bu sahnenin açıkça çekilmesi, acaba komedi değil de gerilim filmi olabilir mi diye düşündürdü beni. Ama hayır, çok iyi bir komedi filmiydi kesinlikle. Kahkahalarla güldürmüyor belki ama çok çok eğlenceli ve keyifli; vaktinizi iyi değerlendirmek isterseniz bu eğlenceli filmi izleyebilirsiniz. :) Herkese iyi seyirler...







26 Temmuz 2017 Çarşamba

Üç Yanlış Üç Ceset - Agatha Christie

Temmuz 26, 2017
Selamlar :) Hiç sıkılmadan okumuş olduğum, 191 sayfalık bir Agatha Christie kitabı olan Üç Yanlış Üç Ceset'i yorumlayacağım. 
Kitabın adı: Üç Yanlış Üç Ceset

Yazarı:  Agatha Christie

Çeviri: Gönül Suveren

Sayfa Sayısı: 191


Konu

Hercule Poirot'nun başarılı ve hayata hiç düşmeyen sekreteri Bayan Lemon, daktilo ettiği bir yazıda 3 yanlış yapar. Bunun sebebinin, kız kardeşinin telefonda anlattığı şeyler olduğunu söyler Poirot'ya. Bayan Lemon'un kız kardeşi  Bayan Hubbard, bir öğrenci yurdunda amir olarak görev yapmaktadır. Yurtta çalınan bazı anlamsız eşyalar olması da kadının canını sıkmaktadır.

Bu konuyu Hercule Poirot'yla konuşur kadın. Bu hırsızlık olaylarında dedektifin ilgisini çeken bazı şeyler vardır ve araştırmaya koyulur. Bu sıralarda, basit hırsızlıkları yapmış olan genç kız itirafta bulununca olayların çoğu çözüğlmüş gibi görünür. Fakat çok geçmeden itirafta bulunan genç kızın cesedi bulunur. Daha sonra da cinayetler işlenecektir ve işin içinde 3 zehir şişesi de girince her şey daha da karmaşık bir hale gelir.


Genel Yorumlarım

Yine sonunda şok olduğumuz, bizi alıp başka zamanlara ve mekanlara götüren bir Agatha romanıydı. Bu kitapta da


okurken tahminlerde bulundum ve ilerledikçe tahminlerimi çürüten gerçekler ortaya çıkıp durdu. :) Neyse, kitap klasik Agatha tarzında ama okuduğum diğer Agatha kitaplarına göre biraz daha sıkıcı ve yavan geldi bana. Agatha Christie'yi daha önce okumadıysanız veya yeni yeni başlamışsanız, bu kitabı biraz daha sonraya bırakın derim. Okuduğum en iyi Agatha Christie kitapları :



11 Temmuz 2017 Salı

Vahşi Adalet - Phillip Margolin

Temmuz 11, 2017

  Selamlar :) Ürkütücü kapağı ve merak uyandırıcı arka kapak yazısı ile beni kendine çeken Vahşi Adalet kitabını dün bitirdim. Polisiye ve gerilim türünde uzun zamandır bu kadar başarılı bir kitap okumamıştım.



Konu


  Bir dağ evinde, kesik insan başları, gömülü cesetler ve bir kadına işkence edilirken çekilmiş videoyu içeren bir kaset bulunuyor. Şüpheli kişi, şiddete başvurduğu ve uyuşturucu kullandığı bilinen bir cerrah. Kendisini savunması için avukat Frank Jaffe'yi tutuyor ve deliller çürütülerek şüpheli cerrah bir şekilde serbest kalıyor.


  Frank Jaffe'nin yeni avukat olan kızı Amanda ise bu olaya hep şüpheyle yaklaşıyor. Babasının savunduğu bu müvekkilin bir seri katil olup olmadığı konusunda ikilemler yaşıyor.


  Aradan 4 yıl geçiyor ve aynı şekilde cinayetlerin işlendiği ortaya çıkıyor. Bu olayda görev alan avukat ise Amanda Jaffe oluyor. Avukatlar ve polisler bu olayla ilgili çeşitli bağlantıları çözmeye çalışıyorlar ve çözülmez bir karmaşa içine giriyorlar. Bu sırada gerilim oranımız epey artıyor tabii... Kitabın sonları da inanılmaz şok eden gelişmelerle bitiyor.



Kitabın Adı: Vahşi Adalet


Yazarı: Phillip Margolin


Çeviri: Süreyya Çalıkoğlu


Yayınevi: Ephesus


Sayfa Sayısı: 382



Genel Yorumlarım


  Tam benim sevdiğim gibi; bol karakterli, gizemli olaylar, birbiriyle bağlantılı birçok kafa karıştırıcı olay... Gerilim sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap Vahşi Adalet. Kitap okuyucuyu hiç sıkmadan ilerliyor.


 Yalnız benim sorumun şu ki, bu tarz polisiye romanlarda baş karakter polislerin ya da avukatların özel hayatlarından çok bahsedilmesi beni çok sıkıyor. Bir an önce bizi geren o ana olaya dönsün istiyorum cümleler. Bu kitapta da biraz özel hayat anlatımı vardı; sadece oralarda birazcık sıkıldım. Ama bu benim bir takıntım olduğu için her okuyucuyu sıkmaz diye tahmin ediyorum :D


  Kısaca, Vahşi Adalet okuduğunuza değecek bir roman diyebilirim. Bu tarz romanlar sevenlerin kaçırmaması lazım. :)

5 Aralık 2016 Pazartesi

Kızıl Yapraklar-Paullina Simons

Aralık 05, 2016
Herkese selam! Bittiğine çok üzüldüğüm Kızıl Yapraklar kitabının yorumlarıyla karşınızdayım. Daha önce Paullina Simons’un Limon Çiçeği kitabını okumuştum; kalın ve epey sürükleyici bir kitaptı. Bu yüzden Kızıl Yapraklar’ı da büyük beklentiyle  aldım ve beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. : )

kizil_yapraklar_paullina_simons_kitap_yorumu
divider_pink

Konu

  Arka kapağı okuyunca polisiye bir roman olduğunu düşündüm. Kitaba başladığımda, üniversiteye giden 4 arkadaşın birbirleriyle olan ilişkilerinden bahsediyordu ve kapakta bahsedilen cinayet sanki hiç olmayacakmış gibi ilerliyordu. Ama sonra birden her şey daha da heyecanlı olmaya başlıyor ve 20 yaşındaki bir kızın çıplak cesedi karlar arasında bulunuyor. Cesedi bulan dedektif Spencer genç kızı önceden biraz tanıdığı ve duygusal anlamda yakınlık duyduğu için, olayı soruştururken normalden daha hassas davranıyor.

Cinayet sonrasında ortaya şok edici ve ürkütücü gerçekler çıkıyor.

divider_pink
Genel Yorumlarım

  İlk sayfadan son sayfaya kadar hiç sıkılmadım ve 2 gün içerisinde bitirdim. Olayların yaşandığı yerler, öldürülen genç kızın bazı özellikleri ve tavırları çok hoşuma gitti ve bana huzur verdi. Kızın öldüğü bölüm gelince çok üzülmüştüm.

Sizi alıp başka yerlere götürecek, içine çekecek bir kitap arıyorsanız kesinlikle Kızıl Yapraklar kitabını okumalısınız. :)

11 Kasım 2016 Cuma

Sonuncu Kurban-Agatha Christie

Kasım 11, 2016
  Merhabalar! Bir Agatha Christie kitabıyla karşınızdayım. Yine çacucak biten, aşırı sürükleyici, sonuna geldiğimde hayretten gözlerim fal taşı gibi açılmış kalakaldığım bir kitaptı Sonuncu Kurban. : )

sonuncu_kurban_agatha_christie_kitap_yorumlari_

Kitabın Adı: Sonuncu Kurban


Yazarı: Agtaha Christie


Çeviri: Gönül Suveren


Yayınevi: Altın Kitaplar


Sayfa Sayısı: 224


divider_pink

Konusu


  Konusu şöyle: Cinayet romanları yazan bayan Ariadne Oliver, Pairot’ya telefon ediyor. Nasse şatosunda yaşayanların düzenleyecekleri panayır için bir cinayet oyunu hazırladığını, ama tuhaf giden bir şeyler olduğunu söylüyor ve Hercule Pairot’yu çağırıyor. Bayan Oliver hazırladığı cinayet oyununda kötü bir şeyler olacağını, belki bir cinayet olacağını hissediyor ve Pairot’nun ne olur ne olmaz diye yanında olmasını istiyor . Pairot, cinayet oyununu kazanan kişiye hediyeleri verecek kişi sıfatıyla şatoya geliyor. Şatoda yaşayanlarla tanışıp genel gözlemler yapma fırsatını buluyor.

Ve beklenen oluyor. Kurban rolünü oynayacak olan kızın panayırda gerçekten de öldürülmüş olduğunu anlıyorlar. Cinayet oyununun oynandığı gün panayıra birçok kişi geldiğinden dolayı katili tahmin edebilmek epey zorlaşıyor. Ve kitabın sonunda şok edici şeylerle karşılaşıyoruz.

divider_pink


  Karakterler


Amy Falliat: Bir zamanlar Nasse Şatosunun sahibi olan yaşlı kadın.

Sir George Stubbs: Nasse Şatosunun şu anki sahibi olan zengin adam.

Lady Hattie Stubbs: Sir George Stubbs’un genç, güzel ama aptal karısı.

Amanda Brewis: Lady Stubbs’dan pek hoşlanmayan sekreter.

Etienne De Sousa: Yıllardan beri görmediği akrabasını ziyarete gelmiş yakışıklı bir genç.

Alec Legge: Bazı gizli dertleri olan genç bir atom bilgini.

Sally Legge: Alec Legge’nin güzel karısı.

Ariadne Oliver: Ortada bir şeyler döndüğünü hisseden ünlü yazar.

Michael Weyman: Lady Hattie Stubbs’ın bencil olduğundan emin genç mimar.

Paul Masterton: Kendi halinde, sakin bir millet vekili.

Connie Masterton: Paul’e çok destek olan karısı.

Jim Warburton: Masterton’un sekreteri.

Marlene Tucker: On dört yaşında, çirkin ve çok meraklı bir kız.

Merdell: Sözüne kimsenin inanmadığı geveze bir ihtiyar.

divider_pink

Genel Yorumlarım


  Genel bir yorum  yapacak olursam, tek kelimeyle harika bir Agatha Christie romanıydı diyebilirim. Betimlemeler öyle gerçekçi, anlatılanlar o kadar sürükleyiciydi ki, her bir sayfayı içinde yaşayarak okudum. Kesinlikle okumalısınız diyor ve 5 yıldız veriyorum. : )

6 Ekim 2016 Perşembe

Birisi Ölecek (Lord Edgware'ı Kim Öldürdü?)-Agatha Christie

Ekim 06, 2016
Uzun zamandır bir Agahta Christie kitabı okumuyordum. Birisi Ölecek, (diğer adıyla Lord Edgware’ı Kim Öldürdü?) elimden bırakamadan okuduğum bir kitaptı. Daha önce okumuş olduğum Agahta Christie kitaplarının aksine, bu kez olayları Yüzbaşı Hasting anlatıyordu.

agatha_christie_birisi_olecek_lord_edgware_olumu_yorumlarim-1

Kitap, Pairot ve Hastings’in, ünlü insanların taklitlerini yapan ve tek başına harikalar yaratan sanatçı Carlotta Adams’ın gösterisini izledikleri sahne ile başlıyor. O gün de, çok ünlü biri olan Jane Wilkinson’un taklidini yapıyor. Oyunu Jane Wilknson’un kendisi de izliyor ve epey eğleniyor. Jane Wilkinson aynı zamanda Lord Edgware’ın karısı olduğu için, aynı amanda Lady Edgware diye de hitap ediliyor.

O gün Jane Wilkinson, dedektif Pairot’dan kocasını ikna etmesini istiyor. Kadın başka biriyle evlenmeyi düşündüğü ama kocası boşanmaya razı gelmediği için dedektiften ikna yöntemlerini kullanmasını istiyor. Böyle devam ederse kocasını öldüreceğini her yerde haykırıyor. Fakat dedektif Pairot Lord ile konuşmaya gittiğinde hiç ummadığı şeyler duyuyor. Ve çok geçmeden, Lord’un öldürüldüğünü öğreniyorlar. Her şey iyice karmaşık hale geliyor.

ayrac2
   Genel Yorumlarım

 Sayfalar ilerledikçe kitap daha da heyecanlı olmaya başladı. Tahmin ettiğim katiller, deliller ortaya çıktıkça değişti ve sonuçta kafam iyice karıştı ve git gide daha çok merak ettim neler olacağını.

Gerçekten çok sağlam bir kurguya sahip, şaşırtıcı, okuduğum en iyi Agahta Christie romanlarından biriydi. Birisi ölecek(Lord Edgware’ı Kim Öldürdü?) kitabını şiddetle tavsiye ediyorum. Tam da yağmurlu bir günde, elimizde sıcacık bir fincan kahve ile okunmalık bir kitap. :)
ayrac2

Altını Çizdiklerim

Jane Wilkinson bana kendisinden başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen kadınlardanmış gibi geliyor. Böyşle insanlar hayatta büyük tehlikelerle karşılaşırlar. Etraflarını saran tehlikelerin ve tuzakların farkına bile varmazlar. Hayattaki birbirine zır milyonlarca ilginin, çıkarın ve ilişkinin varlığını bilmezler. Sadece ileriye doğru uzanan kendi yollarını görürler. Ve er geç başlarına bir felaket gelir. (sf 11)

Her kişinin karanlık bir esrar olduğunu bilmiyor musun? Hepimizin içinde birbirine zıt ihtiraslar, arzular ve yetenekler var. İnsan biri hakkında hüküm veriyor. Sonra da yüzde doksan yanılıyor. (sf 12)

Hayatta fazla konuşmamanın çok doğru olduğunu yıllar önce öğrendim. (sf 82)

Saklanan gerçekler hemen şüphe uyandırır. Oysa içtenlikle açıklanırsa, o zaman karşındaki bunları olduğundan önemsiz görür. (sf 92)



24 Eylül 2016 Cumartesi

Kanlı Hasat - Mort Castle

Eylül 24, 2016
   Mort Castle’ın ismini, bu kitabı okuyana kadar hiç duymamıştım. Kanlı Hasat sürükleyiciydi fakat bence kurgusu zayıf bir cinayet romanıydı.

   Arvo yayınlarından çıkan Kanlı Hasat kitabının kapağına bakıncayazıların üzerinde gördüğümüz kan lekeleri ve kitabın isminin de vahşeti çağrıştırması her baktığımda biraz irkiltiyor beni.

kanli_hasat_kitap_ozeti_konusu_yorumlari-1

Kitabın Adı: Kanlı Hasat

Yazarı: Mort Castle

Çeviri: Meral Harzem

Yayınevi: Arvo yayınları

Sayfa Sayısı: 352

Şimdi konudan, sonra da genel yorumlarımdan bahsetmek istiyorum. Kitabın giriş bölümünde, 2 adamın işlediği sebepsiz bir cinayet anlatılıyor. Sonraki bölümlerde de Michael Louden ve ailesini anlatmaya başlıyor Michael’in güzel bir karısı ve 2 küçük kızı var.

Bir gün Louden ailesinin alkolik komşusunun köpeği ve sonraki günlerden birinde de o alkolik komşu öldürülüyor.

[caption id="attachment_662" align="alignright" width="300"]1946 doğumlu Mort Castle, Chicago'daki Columbia College'da yazarlık ve araştırma ile ilgili eğitimler vermektedir. 1946 doğumlu Mort Castle, Chicago'daki Columbia College'da yazarlık ve araştırma ile ilgili eğitimler vermektedir.[/caption]

Yazarımız daha kitabın en başında katili açıklamıştı: iyi bir aile babasıymış gibi davranan Michael Louden. Michael, kan dökmeyi ve acı çektirmeyi çok seviyor ve çevresindeki hiç kimseye fark ettirmeden planlarını uyguluyor. Yıllar

önce, çocukken gittiği bir kamptaki gözetmen ona bu acımasızlığı öğretmiş. Kan dökmeyi seven bu insanlar kendilerine ‘’Yabancı’’ ismini veriyorlar. Toplum içerisinde oynadıkları rollerin altında kendi acımasız kişilikleri saklanıyor çünkü.

‘’Bir bedenin içinde saklanmış ikinci bir kişilik! ‘Seni seviyorum’ derken aslında sizden nefret ediyor. Gözlerinizin içine aşk veya şefkatle değil, öfkeyle ve kinle bakıyor. ‘’

Michael Louden, o kamp gözetmeni ve patronu ile iş birliği içinde uyguluyor bazı cinayetlerini. Ama sıra Michael’in karısı ve 2 küçük kızını öldürmeye gelince, çok farklı şyler çıkıyor ortaya. Kitabın sonunda da şok edici gerçeklerle karşılaşıyoruz.

ayrac3
-Genel Yorumlarım-

   Yalnızca katilden bahsedilen ve tüm suçluların açıkça belli olduğu bir cinayet okuduğumu hatırlamıyorum daha önce. Polislerin ve dedektiflerin araştırmalarına eşlik ettiğimiz, katili kitabın sonuna kadar bilemediğimiz cinayet romanlarını seviyorum ben.  Dolayısıyla Kanlı Hasat kitabının tarzı bana pek hitap etmedi.

Hiçbir dedektif ya da polis olmaksızın sade e katil ve çevresinin hayatlarına tanıklık ediyoruz bu kitapta. Kurguyu da çok sağlam bulamadım. Son sayfalardaki şaşırtan olaylar olmasa çok başarısız diyebilirdim ama katil belli olmasına rağmen yine de heyecanlı bir kitap.

Klasik polisiye romanlardan farklı bir şey okumak isterseniz tavsiye ediyorum. Ama etkileyiciliği ve sağlam kurgusu olmadığı sürece cinayetve polisiye okuyamam diynlerdenseniz kesinlikle tavsiye etmiyorum…

Şimdi çay yapıp yeni kitabıma başlamaya gidiyorum. Malum, tatilin şu son birkaç gününü olabildiğince dolu geçirmem gerektiğini hissediyorum. : D Hepinize iyi okumalar, hoşça kalın…

ayrac3
Altını Çizdiklerim

Korku, zaman kavramını yok eder. Çünkü korkunun kendi zaman dilimi vardır. (sf 268)

4 Eylül 2016 Pazar

Buz Prenses - Camilla Läckberg

Eylül 04, 2016
  İsveçli polisiye yazarı Camille Lackberg’in 2003’te yayımlanan ilk kitabı Buz Prenses’i yorumlayacağım.          

   Sağlam bir kurguya sahip, başarılı bir polisiye romanla karşı karşıyayız. Hem ana karakterler hem de yan karakterlerin gerçek insanlar olduğunu hissettim okurken. Olaylar, yazarımızın büyüdüğü Fjalbacka köyünde gerçekleşiyor. Zaten yazarın bütün kitaplarında mekan Fjalbacka’ymış.

Kitabın Adı: Buz Prensesbuz_prenses_kitap

Yazarı: Camilla Lackberg

Çeviren: Elif Günay

Sayfa Sayısı: 400

Yayınevi: Doğan Kitap

ayrac

Ana karakterimiz, Erica. Biyografik kitaplar yazan bir yazar. Ablası ve anne babası ile yaşamış olduğu Fjalbacka'dan taşınmış. Fakat yazması gereken bir kitabı, ölen anne babasının evinde rahatça yazabilmek için buraya tekrar gelmiş.

Cinayet kurbanımız ise Alex. Erica’nın en yakın çocukluk arkadaşı. Fakat Alex ve ailesi, Alex 10 yaşındayken Fjalbacka kasabasından sessiz sedasız taşınınca Erica da Alex’in kendisinden artık hoşlanmadığını düşünmüş ve 25 yıldır da hiç görüşmemişler.

Alex tekrar o kasabada yaşamaya başlıyor. Evli ama kocasını sevmiyor. Çocukluk arkadaşı olan alkolik ve pis bir adamla ara sıra beraberlikler yaşıyor.

Alex’in kasabada yalnız yaşadığı evin ısıtma sistemini her hafta kontrol eden yaşlı adam bir gün, evin buz gibi olduğunu görüyor. Ve banyodaki küvette, Alex’in bilekleri kesilmiş, kanlar içinde, buz tutmuş cesediyle karşılaşıyor. Hemen evden çıkıyor ve dönüş yolunda rastladığı Erica’ya da evdeki cesedi gösteriyor. polis ve dedektifler cesedi inceliyorlar.

Erica, Alex’in acılı anne babasının ricası üzerine, çocukluk arkadaşı hakkında biyografik bir kitap yazmaya karar verdiği için ister istemez bu soruşturmayı yakından takip ediyor.

Alex’in bileklerinin kesik olması intihar gibi görünse de aslında cinayet olduğu ortaya çıkıyor. Ve kitabın sonuna kadar da katil kim acaba  diye aşırı meraklandırıyor insanı. Basit bir cinayetin ötesinde, kasabada eskiden yaşanmış bazı olaylar ve skandallarla alakalı, arkasında derin sebepler yatan bir cinayetin işlenmiş olduğunu görüyoruz.

Cinayetin yanı sıra aşka ve ailevi problemlere de değinilen Buz Prenses kitabında, ana karakter Erica’yı çok sevdim. Bazı kısımlar sıkıcıydı, özellikle de, çocukluğundan beri Erica’ya aşık olan, yıllar sonra onunla karşılaşınca da aşkı depreşen polis Patrik ile Erica arasındaki aşk sahneleri çok sıktı beni. Yine de kitabın genel olarak mükemmelliğini pek etkilememiş bu durum.

ayrac

Zevkle okuyacağınız, beklentilerinizi kesinlikle karşılayacak, sağlam bir polisiye kitap okumak istiyorsanız Buz Prenses’i seçebilirsiniz. Camilla Lackberg  bu kitabın kabul edildiği hafta oğlunu dünyaya getirmiş. Bu arada kitapta mekanın çok soğuk oluşu dolayısıyla, kışın okunması daha hoş olur gibi geldi bana. Eylül ayına yeni girdiğimiz şu sıcak günler yerine kışın okusaydım tam olarak kitabın içine girebilirdim diye düşünüyorum. :) Alıntılara geçelim… iyi okumalar…

ayrac

Altını Çizdiklerim


İkisi için de hayat hiç de hayal ettiği gibi gitmemişti ama o hayatının geri kalanını, ellerindekini korumaya adayacaktı. (sf 32)

Tek yaptığı gerçeği söylemekti. İnsanın gerçeğe birazcık tahammül edebilmesi gerekirdi. (f 174)

Kahve makinesindeki kahve mis gibi kokmaya başlayınca hayat birazcık daha güzel gözüktü. (sf 203)

Hayata devam etmenin ve neler olabileceğini düşünüp pişman olmak yerine şu anda elimde olanları görmenin zamanı geldi. (sf 286)

Yalnızlığı gidene kadar ne kadar yalnız olduğunu fark etmemişti. (sf 303)

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Garez-Griffin Hayes

Temmuz 23, 2016

garezKitabın Adı: Garez


Yazarı: Griffin Hayes


Çevirmen: Derya Öztürk


Yayınevi: Panama Yayıncılık


Baskı Yılı: 2015


Sayfa Sayısı: 336


Okuduğum en sürükleyici ve ürkütücü korku-gerilim kitaplarından biri. Hemen bitirdim ve ne çabuk bitti diye düşündüm, bu kadar sürükleyici ve sizi içine alan bir kitabın o kadar kısa olmaması gerekirdi.


  Konusuna gelirsek, art arda cinayetlerin işlendiği küçük bir kasabada tuhaf olaylar gerçekleşmeye başlıyor. Cinayet kurbanlarından birisi de kasaba şerifinin karısı. Şerif, karısının cinayet değil intihar nedeniyle öldüğünü düşünmek istediği için, geçmiş yıllarda da aynı kasabada aynı korkunç şekillerde öldürülen insanların dosyasını tekrar açmayı da reddediyor. Fakat ne kadar gerçeklerden kaçmaya çalışsa da bir şekilde ürkütücü gerçekler su yüzüne çıkıyor. Bir yandan, şerifin kızı Samantha ve kasabaya ailesiyle birlikte yeni taşınmış olan Lysander da bu olayların içine çekililiyor. Samantha ve Lysander, son derece ürkütücü şeyler keşfedip kimsenin tahmin edemediği korkunç olaylarla karşılaşıyorlar. Ruhlar, lanetler, reenkarnasyon gibi bir takım doğa üstü unsurlarla birlikte, hem polisiye hem gerilim diyebileceğimiz bir kitap aslında.


  İçinde bulunduğunuz dünyadan sizi alıp tamamen o kasabaya ve ürkütücü olaylara çekiyor. Bir solukta okuyabileceğiniz, harika kurgulanmış, çok heyecanlı bir korku-gerilim kitabı. Bu türü seviyorsanız mutlaka okumanız gereken kitaplardan biri Garez.