kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mart 2017 Cumartesi

Romalı Kadın - Alberto Moravia

Mart 18, 2017
 Herkese selam! :) Yine okulun kütüphanesinden almış olduğum, yeni baskısı olmayan bir kitabı yorumlayacağım. Roma'da yaşayan bir kızın, gençliğinden orta yaşlılığına kadar kadar kendi hayatını anlattığı bir kitap.

rsz_romali_kadin_kitabi
Yazar: Alberto Moravia

Çeviri: Dr. Feridun Timur

Yayınevi:  Varlık Yayınları

Basım Yılı: 1957

Sayfa Sayısı: 307



Roma'da annesiyle birlikte yaşayan 16 yaşındaki Adriana, çok güzel ve alımlı bir kızdır. Annesi, onun bu güzelliği ile çok iyi yerlere gelebileceğini düşünmektedir. Modellik yapması üzere bir ressamla görüşmeye gidiyorlar ve Adriana ressamlara modellik yapmaya başlıyor. Bu süre içerisinde, çok da zengin olmayan bir gence aşık oluyor fakat annesi Adriana'ya bunu yakıştıramadığı için bu evliliği istemiyor.

Bir süre sonra Adriana, aşık olduğu genç ile ilgili şok edici şeyler öğreniyor ve evlenemiyorlar. Bu sırada Adriana arkadaşlarının etkisiyle hayatını farklı yönlere çekiyor ve modelliği bırakıp, evdeki odasında bedenini satarak para kazanmaya başlıyor. Bu sırada kızı hakkında hayal kırıklıklarına uğramış olan annesi, yine de kızına hiçbir şekilde karışmıyor ve aynı evde yaşamaya devam ediyorlar.

Oldukça hüzün verici, şaşırtıcı sahneleri olan, heyecanlı bir kitaptı Romalı Kadın. Ama beni çok da derinden etkilemedi; okunsa da okunmasa da olur diyebileceğim bir kitap. Yalnızca, kendi hayatınızın değerini anlamak ve başka insanların yaşantılarının içinde kaybolmak, bulunduğunuz ortamdan uzaklaşmak istiyorsanız okuyabileceğiniz bir kitaptır diyebilirim.

Altını Çizdiklerim

İşte size hayatın belki de küçümsenmemesi gereken sırlarından bir tanesi: Doğanın bize bahşettiği ve herkesin övdüğü meziyetler sonradan insanların bahtsızlığını arttırmaktan başka işe yaramıyor. (sf 27)

1 Kasım 2016 Salı

Güçlü Kadın Karakterleri Olan 5 Kitap

Kasım 01, 2016
Güçlü kadın karakterler çerçevesinde ilerleyen romanları okumayı çok seviyorum. Benim için bir romanın baş kahramanı kadınsa kesinlikle çok daha sürükleyici olduğunu hissediyorum. Güçlü kadın karakterleri olan kitapların ufak bir listesi ve kısaca konuları.

Kadın Oyunları-Dario Fo



Baskı Yılı: 2014

Yayınevi: Açılım Yayınları

Kadın oyunlarının sayfalarını çevirmeye başladığınızda; Çarmıha Gerili Meryem Ana, Filistinli Bir Kadın, İşçi Kadın, Mahkum Kadın, Tecavüze Uğrayan Kadın, Teröristin Anası, İşkence Gören Kadın, Partizan Ana, Romalı Lisistrata, Medea ve diğerleriyle tanışacaksınız.
Bu oyunlar onların monologları, ancak aldanmayalım, yaşamda olduğu gibi buradaki her oyunda da başkahraman daima bir erkektir. Bu oyunlarda kadın ve erkeğin sonsuz yaşam serüveni, sevdaları, tutkuları, acıları, ihanetleri anlatılır.

Okurken, zaman zaman ağlatan ve çok güldüren yaşam serüvenleri...
Ancak, Moliere'in söylediği gibi "gülmek, zeka ve kavrama işidir."
Ağlamaksa camın üzerindeki su tanesi gibi hoş ve boş olmamalı. Önemli olan oyunlardaki politik söyleme tüm kadın ve erkeklerin katılımı, bunu paylaşabilme yetisi ve keyfi...

Güneşi Kuşatmak-Paula Mclain



Sayfa Sayısı: 408

Baskı Yılı: 2016

  Paris'teki Eş kitabının yazarı Paula Mclain'in, Remzi kitabevinden çıkan yeni romanı Güneşi Kuşatmak, toplumun katı önyargılarıyla mücadele eden cesur bir kadını konu alıyor.

Sömürge halindeki Kenya'da, annesiz büyümek zorunda kalmış bir kadın: Beryl Markham. 1920'li yıllarda, küçük yaşta ailesiyle Afrika'ya gelen Beryl, annesi onları terk edince, bölgedeki diğer kabile çocuklarıyla bir arada büyüyor.

Vahşi doğaya meraklı, tutkulu, cesur bir kadın olan yetişmiş olan Beryl,  bir kadın pilot olarak rekorlara imza atıyor. Özel hayatındaki birkaç başarısız ilişkinin ardından, yakışıklı bir safari avcısı Dennys Finch ve bir yazar olan Karen Bixon arasında bir aşk üçgeninin içinde buluyor kendini.

Çağının ön yargılarına ve katı anlayışlarına meydan okuyan Beryl'nin korkusuz, duygulu ve heyecanlı yaşamını 20. yüzyılın başlarındaki Afrika'nın görkemli doğasında izliyoruz.

Gerçeğin Parçaları-Daniel Woodrell



Sayfa Sayısı: 256
Baskı Yılı: 2016

16 yaşındaki Ree Dolly'nin babası, metamfetamin laboratuvarı işlettiğine dair suçlamalardan kefaletle serbest kalıyor ve hemen ardından ortadan kayboluyor. Fakat 1 hafta sonraki duruşmaya katılmayacak olursa, ailesinin tek varlığı olan evlerinin elinden alınacağına karar verilmiş.

Hasta annesi ve 2 küçük erkek kardeşi ile bir başına yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan Ree, 1 hafta içinde babasını ölü ya da diri, mutlaka bulmak zorunda. Ree Dolly, babasına ulaşabilmek için aile büyüklerine başvuruyor fakat çok farklı ve ürkütücü gerçeklerle yüz yüze kalıyor.

Aynı isimle sinemaya da uyarlanan, dört dalda Oscar'a aday gösterilen ve başta Sundance Film Festivali Büyük Jüri Ödülü olmak üzere pek çok ödül kazanan Gerçeğin Parçaları; metanet, cesaret ve çetin yaşam şartlarının acısıyla yüzleşme isteği etrafında gelişen bir hayatta kalma hikâyesi.

Nasıl Kadın Olunur- Caitlin Moran



Sayfa Sayısı: 344
Baskı Yılı: 2013

Simone de Beauvoir, "Kadın doğulmaz; kadın olunur" demişti; hepsi bu olsa iyi...

Nasıl Kadın Olunur?, benim kadın olmayı yanlış anladığım onca zamanın öyküsünü anlatıyor. Evet, eski moda feminist "yükselen bilinçlilik" hâlâ büyük değer taşıyor. Ama ne zaman ki konu kürtaj, kozmetik mucizeleri, doğum, annelik, seks, aşk, iş, kadın düşmanlığı, korku ya da kendi teninin altında nasıl hissettiğine gelse, kadınlar, çok ama çok sarhoş olmadıkça birbirlerine genellikle doğruyu söylemez.

Renkli kişiliği, çılgın fikirleri, samimi üslubu ile tanınan ve doğruları söylemekten vazgeçmeyen biri olan Caitlin Moran, 2010'da İngiltere'de yılın köşe yazarı ödülünü aldı. 2011'de Times'taki yazıları nedeniyle yılın eleştirmeni ve röportaj gazetecisi seçildi.
Caitlin Moran'ın Nasıl Kadın Olunur'unu sevmek için o kadar çok sebep var ki…

Cinsiyetçiliğe öylesine muhteşem bir şekilde direniyor ki bunu neredeyse fark etmiyorsunuz bile... Mutlaka okunmalı.
New York Times

Moran'ın zekası baştan çıkarıcı.
The New Yorker

Müthiş eğlenceli... Moran eşsiz diliyle okurlarını hem eğlendiriyor hem de bilgilendiriyor...

Feminizm militanlığı yapmıyor, feminizmi insancıllaştırıyor.
Publishers Weekly

Ben, Malala-Malala Yousafzal



Sayfa Sayısı: 392

2014 Nobel Barış Ödülü'nün sahibi Malala Yusufzay'ın otobiyografisi BEN, MALALA tek bir insanın sesinin bile dünyaya değişim yönünde ne kadar büyük bir ilham verebileceğini kanıtlıyor…

Taliban kuvvetleri Pakistan'ın Svat Vadisi'ni kontrol altına aldığında, küçük bir kız hiç korkmadan düşüncelerini dile getirdi. Malala Yusafzay susturulmayı reddederek eğitim hakkı için mücadeleye girişti.

9 Ekim 2012 Salı günü, 15 yaşındayken, neredeyse bunu canıyla ödüyordu. Okul servisiyle eve dönerken, yakın mesafeden açılan bir ateşle başından vurulmuştu.

Malala'nın mucizevi şekilde hayatta kalıp iyileşmesi, onu Kuzey Pakistan'daki ücra bir vadiden New York'taki Birleşmiş Milletler binasının koridorlarına uzanan olağanüstü bir yolculuğa çıkardı. Malala 16 yaşında, barışçıl protesto eylemlerinin dünya çapında sembolü ve Nobel Barış Ödülü'nü kazanan en genç isim oldu.
(Tanıtım Bülteninden)

3 Ekim 2016 Pazartesi

Çiçeklerimi Rüzgara Verdim-Debbie Macomber

Ekim 03, 2016
Herkese selamlar.  :) Debbie Macomber’ın Küçük Mucizeler Dükkanı serisinin sekizinci kitabı olan Çiçeklerimi Rüzgara Verdim’i henüz bitirdim ve yorumlarımla karşınızdayım.

Kitabın Adı: Çiçeklerimi Rüzgara Verdimciceklerimi_ruzgara_verdim_lkitap_yorumu

Yazarı: Debbie Macomber

Çeviri: Nilgün Birgül

Yayınevi: Martı Yayınları

Sayfa Sayısı: 464

 

Bir Blossom Sokağı kitabı okumayalı çok çok uzun zaman oldu, diye düşünerek hevesle başladım bu kitaba. Fakat gördüm ki bu kitabın da, serideki diğer birkaç kitap gibi Blossom Sokağı ile alakası yokmuş. Her karakterin ayrı ayrı bölümlerle anlatılmasını isterdim. Öyle olunca bir çırpıda bitiveriyor ve daha sürükleyici oluyor.

Konusu

Lafı fazla uzatmadan konudan bahsedeyim. Bethanne, 2 yetişkin çocuğu olan bir kadın. Kocası Grant, 6 yıl önce onu başka bir kadın için terk etmiş ve şimdi geri dönmek istiyor. (Bethanne karakteri serinin önceki kitaplarından birisinde yer almış aslında ama ben bir türlü hatırlayamadım.) Bethanne, kayınvalidesi Ruth ile arkadaş gibi. Ruth hayatı boyunca uygulamak istediği fakat bir türlü fırsat bulamadığı bir planı gerçekleştirmek istediğini Bethanne’ye söylüyor. Araba kullanarak 1 haftalık bir gezi planlamış. Bethanne de kayınvalidesi Ruth ile birlikte gitmeye karar veriyor.

Bu sırada Bethanne’nin kızı Annie, erkek arkadaşıyla yaşadığı bir problem üzerine onu hayatından çıkarıyor. Kalbi kırık olan Annie de büyükannesi ve annesinin çıkacağı yolculuğa o da gitmeye karar veriyor. Farklı nesillerden olan bu 3 kadın, maceralı ve sürprizler içeren bir yolculuk yapıyorlar.

Kitap boyunca en çok Bethanne’nin ikilemlerini ve aşk hayatını izliyoruz. ‘’Acaba ben onun yerinde olsaydım ne yapardım?’’ sorusunu sık sık kendime sormadan edemedim ve Bethanne gibi ben de hep ikilemde kaldım.

Kitapla ilgili genel yorumlarım şöyle: Blossom Sokağıyla hiçbir alakanın olmayışı beni üzdü. Bundan önceki kitap da tıpkı bunun gibiydi. Yine sadece Blossom Sokağıyla alakası olmayan insanların aşk hayatlarını okuyorduk.

Çiçeklerimi Rüzgara Verdim, sürükleyici ilerledi. Yalnız sonlara doğru birazcık sıkılmaya başladığımı hissettim. Hep aynı karakter üzerine yoğunlaşması ve romantik sahnelerin çok aşırı olması bunalttı ve içim şişti.

Serinin bir sonraki kitabı olan ‘’İyi ki Geldin’’i de araya epey süre koyduktan sonra okumak istiyorum. Umarım o da böyle sadece aşktan oluşmuyordur. Küçük Mucizeler Dükkanı serisinin ilk kitapları ne güzeldi, aşırı sürükleyiciydi. Çok özledim özellikle ilk 2 kitabı. :( Fakat seri ilerledikçe basit aşk konularına meyletmiş durumda. Debbie Macomber sadece aşk romanlarıyla sınırlı kalmamalı… Herkese iyi okumalar...

ayrac-5

Altını Çizdiklerim


Elimden geleni yapmama rağmen bağışlayıcı olmanın göründüğünden çok daha zor olduğunu keşfettim. (sf 191)

7 Ağustos 2016 Pazar

Sırça Fanus-Sylvia Plath

Ağustos 07, 2016
sirca_fanus_sylvia_plath_kitapKitabın Adı: Sırça Fanus

Yazarı: Sylvia Plath

Çevirmen: Handan Saraç

Yayınevi: Kırmızı kedi

Sayfa sayısı: 256

Yıllardır ismine birçok yerde rastladığım Sylvia Plath'in tek romanı olan Sırça Fanus'u sonunda okudum. Oldukça akıcı, sürükleyici, uyandırıcı bir kitap Sırça Fanus. 30 Yaşında intihar etmiş olan yazarımız Sylvia Plath bu kitapta kendini konu almış, intihar etme düşüncesini, depresyonu, bir kadının toplumla çelişen düşüncelerini derin ve akıcı bir şekilde işlemiş. 

Kitapta, üniversite öğrencisi bir kızın yaşamını birinci kişi anlatımından okuyoruz. Esther Greenwood isimli bu genç kız çok ünlü bir moda dergisinde stajyer olarak çalışıyor. Fakat hayat onu bazı karmaşık düşüncelere sürüklüyor ve bazı hastalıklı fikirler içinde buluyor kendini.

Çevresindeki herkes Esther'i akıl hastası olarak görürken, o içindeki çığlıkları kimseye açamıyor, uykusuzluklar çekiyor, farklı arayışlara giriyor. Sylvia Plath kitabında, hayatını ve toplumu, erkekleri sorgulamış kimi yerlerde-Yıllardır birçok insanın farkına varamadığı bazı gerçekleri Esther Greenwood üzerinden bizlere aktarmış.

Sade anlatımıyla bir çırpıda okunan, ölmeden önce okunması gereken kitaplar gibi listelerde mutlaka olması gerektiğini düşündüğüm, bana birçok farkındalık ve yeni düşünceler katan, Sylvia Plath'in intihar etme sürecinde aklından geçirdiklerini de kısmen anlamamı sağlamış olan bir kitaptı Sırça Fanus.

Bir kadının zamanla nasıl psikolojik sorunlar yaşadığı ve bu süreçte içinde bulunduğu ruh hali, yaşadığı bunalımlar en yalın şekilde aktarılmış.

Kitapta evlilik ve erkekler hakkındaki kimi cümleler de düşüncelerime  tercüman oldu. Ve Sırça Fanus'tan, birbirinden değerli cümleler...
kitap

---altını çizdiklerim---

Sessizlik bunaltıyordu beni. Sessizliğin sessizliği değildi bu. Benim kendi sessizliğimdi. (sf 23)

Eğer birinden hiçbir şey beklemezsen hayal kırıklığına uğramazsın. (sf 63)

Kendimi duygusuz ve boş hissediyordum, aklım, paramparça olmuş hayallerimin kırıntılarıyla doluydu. (sf 65)

Erkekler elbette bir kızı kendileriyle sevişmesi için kandırmaya çalışacak ve onunla evlenmeye söz ereceklerdi ama kız razı olur olmaz da ona olan tüm saygılarını kaybedecek ve bunu kendileriyle yaptıysa başka erkeklerle de yapabileceğini söyleyip kızın hayatını zehir edeceklerdi. (sf 85)

Hiç evlenmek istemeyişimin nedenlerinden biri de buydu. Hayatta en son istediğim şey sonsuz güvenceye kavuşmak ve okların atıldığı yay olmaktı. (sf 87)

Biliyordum ki bir erkeğin evlenmeden önce bir kadına yedirdiği akşam yemeklerine, verdiği güllerle öpücüklere karşılık olarak gizliden gizliye istediği tek şey, evlilik işlemleri biter bitmez kadının Baya Willard'ın mutfak paspası gibi ayaklarının altına serilmesiydi. (sf 89)

Yılın önümde uzanan günlerini bir dizi parlak, beyaz kutu gibi görüyordum, bir kutuyu öbüründen siyah bir gölge gibi ayıran şey uykuydu. Yalnız benim için bir kutuyu bir sonrakinden ayıran gölgeler birdenbire kaybolmuştu ve önümde uzanan günleri beyaz, geniş, alabildiğine ıssız bir yol gibi görüyordum. (sf 133)

Nefret ettiğim bir şey daha varsa, o da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup, 'iyiyim' demenizi beklemeleridir. (sf183)

Eğer düşeceksem, hiç değilse elimden geldiği kadar uzun bir süre küçük zevklerime tutunacaktım. (216)

Bir erkeğin egemenliği altında olmanın düşüncesinden bile nefret ediyorum. Bir erkeğin dünyada hiçbir kaygısı yokken, benim karşımda, beni hizada tutmak için bir sopa gibi asılı duran bebek konusu var. (sf 228)

Artık kendi kendimin kadınıydım.

İkinci adım uygun bir erkek bulmaktı. (sf 230)

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Tanrıkadın-Feyza Hepçilingirler

Ağustos 06, 2016
Kitabın adı: Tanrıkadın

tanri_kadin_kitap_yorumuYazarı: Feyza Hepçilingirler

Yayınevi : Everest Yayınları

Sayfa Sayısı: 335

Baskı Yılı: 2012


   Feyza Hepçilingirler'in okuduğum ilk kitabıydı Tanrıkadın. Şu ana kadar okumamış olmak büyük bir kayıpmış benim için, en çok etkilendiğim kitaplardan birisi oldu, mutlaka okunması gerekenler listeme girdi. 



Baş karakterimiz, Ayşe'nin şehirler arası otobüs yolculuğuyla başlıyor kitap. Yoksulluk içinde büyümüş, darbe döneminin sıkıntılarını çekmiş, kendini eğitmiş, düşünceleri uğruna mücadele etmiş bir kadın. Bir zamanlar hayatına giren bir erkekten telgraf alıyor ve malum şehirlararası otobüse biniyor. Yolda, binbir düşünceye dalıp hayal gücünün de etkisiyle müthiş cümleler eşliğinde hayal gücünü, içindeki hisleri okuyoruz Ayşe'nin. Telgrafın çağırdığı yere gittiğinde ise, birçok sürprizle ve hayatın çeşitli yönlerini görmüş 2 kadınla daha karşılaşıyor. Öğrendiği gerçeklerle, iç dünyasında kurduğu hayaller tamamen yıkılıp yerini buruk bir kabullenişe bırakıyor.

Kadınların iç dünyasına inen, darbe dönemine değinip aşkı ve aldanışları da işleyen, sürükleyici ve elimden bırakamadığım, bittiğinde çok üzüldüğüm bir kitap Tanrıkadın.  Ve sanırım, şu ana kadar en çok alıntı yaptığım kitaplardan biri oldu.

ayrac



---altını çizdiklerim---





‘’Yaşam, son derece sade bir şeydir. Ona derin anlamlar katmaya kalkışarak karmaşıklaştıran sizlersiniz. En çok doğum üzerinde değil de ölüm üzerinde düşünmeniz bundan. Oysa doğum sevgidir, ölüm nefret. ‘’ sf. 47




‘’Ölüm mü? Çabuk gelsin, kolay gelsin; çünkü böyle geldiği zaman hoş gelmiş olacaktır. Ama ölüm, ancak korkakların isteyebileceği bir kaçış yolu. Savaşımda güçlerini yitirmişlerin düşleyebileceği son sığınak. Ben ölüme karşı gelerek, ondan korkmayarak yeneceğim kendimi. Korkaklar ölümü isterler. ‘’ sf. 68




‘’Herkes sanır ki büyük insan olmak zordur. Değildir. Asıl zor olan, sıradan insan olmak ve bunu bilinçle, benimseyerek, daha önemlisi severek sürdürebilmektir. ‘’ sf. 97




‘Bir dostun yanında her şey kolay gelir, felç bile…’’ sf. 120




‘’Toprağın karalığı sindiğinden üstümüze, acıyı kardeş edindik; yası kuşandık. Sevinç hiç sunmadı bize kendini; bize kalanlarla yetindik. ‘’ sf.132




‘’İnsanlar, tek başlarına gidip parklardaki banklara, deniz kıyısındaki taşlara neden otururlar? Ne ararlar orada; kimi bulacaklarını umarlar? Kendisiyle kalmak mıdır amaç, kendisinden kaçmak mı? Hiç kimse yaptıkları ve yapamadıkları için suçlanmamalı. Kişiliğini kendi mi seçer insan, birikenlerden oluşarak yapışıp üstünde mi kalır insanın? ‘’ sf.133




‘’Ev kadını, bundan öte bir tek şey olabilir artık: sokak kadını. Sokak kadını olduğunda yitirdiği tek şeyin namusu olduğu sanılır ya, yanlış! Tam o zaman namuslu olmaya başlamıştır. Çok daha namusla, çok daha mertçe yapılan bir iş, sokak kadınlığı. Hizmetine karşılık para istemek, dünyanın  neresinde namussuzluk olabilir? Ev kadını aynı işi yaparken boğaz tokluğuna çalışır. Gereksindiği parayı bile birtakım dolambaçlı yollardan istemek zorunda. Verdiği hizmet aynı olmasına karşın işi bittiğinde alamaz parasını. Erkeğin en az gerilimli, en rahat olduğu anı kollar. Kaçar dövüşür. Parayı, yaptığı ‘iş’in karşılığında hak ettiğini açıkça söylemez. Söylemesi, onu hemen o hor görülen sokak kadınlığına yaklaştıracaktır çünkü. ‘’ sf. 167




‘’Uzuyorsa ışıksız göklerin karanlığı, karanlıkta kalmak yazgılaşıyorsa umarsızlığı daha ne kadar sırtlamak, daha ne kadar başkaları olmak?









Kendisini aramamışsa yıllardır, şimdi aramaya durmuşsa bulacak; başka yolu yok. Herkes açıp kapısını, penceresini başkalarını bağırsın yeryüzüne; belki sağır gökler duyar seslerini. O da Ayşe’yse eğer bağıracak kendisini. Şimdiye kadar olduğu gibi çaresiz almayacak. Kaderini başkalarının çizmesine izin vermeyecek artık; vermemeli.’’ Sf. 182





‘’Her gün doğmasına bakıp aldanmamalı. Hiçbir gün, bir önceki doğuşunu yaşatmaz güneş; hiçbir gün bir önceki ya da bir sonraki değildir. Hele bugün… bugün, başka hiçbir güne benzemeyecek. ‘’ sf. 210





Belki de değişmenin zamanı geldi artık. Hep aynı ‘ben ‘ olmak zorunda değil. Kendisine kısır döngüler yaratan, dönüp dönüp bitiş noktasına geldiğini gördükçe karamsarlaşan, karamsarlaştıkça yeniden aynı noktada dönmeye başlayan, ve hiç ilerlemeye, bir adım bile gitmeyen. Neden? Başka yaşam yok mu? O başka yaşamın başka ‘ben’leri? Hep eni boyu belli ve daracık bir yerde mi dönecek böyle? Başka bir yaşam, bu şimdiki ‘ben’i alıp içine, öğütemez mi, küflerinden, paslarından arındırıp yoğurarak yeniden biçimlendirilemez mi?’2 sf.216