25 Nisan 2017 Salı

Konuşurken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Nisan 25, 2017
 

Konuşurken Dikkat Edilecek Şeyler

  • Dedikodu yapmak hem dinimizce hem de görgü kuralları gereğince ayıp sayılmaktadır. Dedikodu olarak konuşulan durum doğru olsa bile bunu ortaya koyan kişi siz olmamalısınız.


konusurken_dikkat_edilmesi-gereken-seyler (1)

  • İnsanları gözlemleyerek ve onlar hakkında düşünerek, duymayı istemedikleri şeyleri söylemekten kaçının. Kilo takıntısı olan birine ''Sen biraz kilo mu aldın?'' demek hem büyük bir nezaketsizlik olur, hem de karşı tarafı kırar ve sinirlendirir.




  • Ne çok susmak, ne de çok konuşmak iyidir. Kendinizi kaptırıp, başkalarına sözü vermeksizin durmadan konuşmayın. Aynı zamanda da sohbete hiç katılmadan sadece dinleyerek eşlik etmeyin; ara sıra da olsa konuşmalara katılın.





  • Konuşan kişinin sözünü kesmeyin. O cümlesini bitirdiğinde söze başlayın.




  • Emir verirken dahi ''lütfen'' sözcüğünü kullanmayı ihmal etmeyin. Örneğin ''Yap'', demek yerine, ''Yapar mısın lütfen'' cümlesini kullanmak daha doğru olacaktır.

  • Konuşurken çok yüksek veya çok kısık ses tonu kullanmaktan kaçının.

24 Nisan 2017 Pazartesi

Stajyer Filmi

Nisan 24, 2017
  Herkese merhaba :) Aslında uzun bir süre önce izlemiş olduğum bir filmi yorumlamak istiyorum. Komedi türündeki Stajyer filmi beni çok aşırı güldürmese de komik ve anlamlı sahneleri olan, izlemesi keyifli bir filmdi.

stajyer_filmi-yorum

Konu

Jules Ostin, giyim ürünleri satan bir sitenin şirketinin sahibi. Çok başarılı bir kadın olan Jules evli ve 1 çocuğu var.

Jules, yeni bir stajyer programı başlatıyor. Yaşlı insanların alındığı bu programa katılmış olan 70 yaşındaki Ben Whittaker ile Jules arasında zamanla sağlam bir dostluk oluşur.

Genel Yorumlarım

Kesinlikle izlemeniz gereken bir film diyemem fakat zamanınızı boşa harcayacak bir film de değil. Sonuna kadar sıkılmadan izledim ve filmdeki birçok karakteri de çok sevdim; özellikle Ben Whittaker'ı :)

Fragmanları izlemek için tıklayın

Sindirim Sorunlarına Karşı Öneriler

Nisan 24, 2017
Beslenme ile ilgili önerilerin sonu gelmiyor. her an birileri yeni ve mucize yaratan beslenme şekilleri öneriyor.

Burada, kökü Uzak Doğu'ya dayanan bir sağlıklı beslenme formülü veriyorum. bu beslenme tarzının özelliği ne yediğiniz değil, hangi besini hangi ürünlerle birlikte yediğiniz.

sindirim-sorunları-icin-yapılması-gerekenler

Sindirim sorunları yaşıyorsanız, aşağıdaki önerileri uygulamaya özen gösterin:

  • Yemeklerinizi seçerken size dokunacak gıdalardan uzak durun.

  • çok sıcak, çok soğuk tüketmeyin.

  • Yiyebileceğinizden fazlasını tabağınıza almayın ve doyduğunuz halde lezzetini beğendiğiniz için tekrar tekrar alıp yemeyin.

  • Çok çiğneyin.

  • Akşam yatmadan 2-3 saat önce karnınızı doyurun ve yatağa girmeden hemen önce bir şey yemeyin.

23 Nisan 2017 Pazar

Korku Edebiyat ve Endüstrisi

Nisan 23, 2017

Korku Edebiyat ve Endüstrisi


   Günümüzde insanlardaki temel korkuların simgeleşmesinde, somutlaştırılmasında masallar, korku öyküleri ve romanları yanında korku filmleri ve video kasetleri de yer almıştır.



Buralarda insanlar korku yaratan simgeleri, anlamsız, gelişigüzel, gereksiz biçimde seçip kullanmamışlardır. Bunlar ilk ve ilkel insanların yarattığı simgelerin çağdaş insanın düşüncesine, imgelemesine, tasarımına, yaratıcılığına göre değiştirilmesi, yeniden biçim ve renk kazanmasıdır. Başka bir deyişle, çağımız insanının simge yaratma yeteneği, ilk ve ilkel insanın kullandığı simgelerden korku öykülerinin, romanlarının, filmlerinin, video kasetlerinin kahramanlarını, konularını, olaylarını çıkarmıştır.



Böylece çağımızda yaşayan insan için de korku romanı okumak, korku filmi ve kaseti izlemek yoluyla temel korkuları ve bunları çoğaltan, şiddetlendiren geçmiş, günlük, gelecek korkularını, yarattığı kaygıyı simgeleştirerek azaltma, yumuşatma olanağı ortaya çıkmıştır. Öte yandan şeytan, kötü ruh, cadı, cin, hayalet, dev, öcü gibi ilk ve ilkel insanlardan beri sürüp gelen dehşet ve korku veren simgelerin, çağdaş birçok korku romanında, filmde, kasette hiç değişmeden kullanıldığını da belirtmek gerekir. Böylece korku romanları, filmleri çağımız insanına bir yandan ilk ve ilkel insanın temel korkularından kaynaklanan  ortak simgeleri aktarmakta, öte yandan bunlara yeni biçim ve renkler  katarak çağdaş korku simgeleri yaratmaktadır.

Korku romanlarında, filmlerinde kullanılan simgeler ister ilk ve ilkel insanla ortak, ister çağdaş olsun, amacı temel korkuları azaltmak, bunların yönünü değiştirmektir.

Ayrıca, insanın korku yaratan durumun kişinin, nesnenin, olayın üstüne gitmesi, bunlarla karşılaşması, bir süre sonra bunlara karşı duyarsızlaşma yaratmakta, insanı günlük korkulardan fobilerden kurtarmaktadır.

Buraya kadar anlatılanların ışığı altında insanların korku romanlarını okumalarında, korku filmi izlemelerinde görülen çelişki bir ölçüde anlaşılmaktadır.

Ancak özellikle çocuklar ve gençler bu tür korku romanlarının ve filmlerinin kolayca etkisi altında kalabilir, yeni yeni korkular yaratabilirler.

ayrac3

Korku Kahramanları


Yirminci yüzyılın başlangıcında (1911) Fransa’da Pierre Souvestre ve Marcel Allain, ‘’Fantoma'' adını verdikleri siyah pelerinli, yüzü maskeli, eli hançerli, herkese korku ve dehşet veren bir kahraman yarattılar. Bu kahramanın serüvenleri kısa sürede bütün dünyaya yayıldı. Fantoma’nın serüvenlerini anlatan romanlar, günün olanakları içinde beş altı yüz bin dolaylarında basıldı. Yirmi dile birden çevrildi.

1964_film_fantomas_jean_marais_fantomas

Kimi ülkede bu tür romanların insanlara ve topluma kötü etkiler yapacağından çekinenler, bunların yasaklanması için girişimde bulunmaya başladılar. Ancak bu girişimler sonuç vermezken, Feuillade’in çabalarıyla kısa süre içinde Fantoma’nın dehşet ve korku dolu serüvenlerini anlatan beş film çevrildi.

Fantoma rolü oynayan Rene Navarre büyük başarıya ve üne ulaştı. Fantoma filmlerinin ulaştığı başarı ABD’de benzerlerinin çekimine vekorku kahramanlarının yaratılmasına yol açtı.

Bu akımın etkisi altında Almanya’da Paul Leni dehşet, korku, saldırganlık ögeleri içeren ‘’Mumyalar Müzesi’’ adını verdiği ilk sanat filmini çevirdi.



İlk çevrilen sesli filmler arasında yer alan Dreyer’in ‘’Vampir’’ adlı filmi dehşet ve korku veren yeni bir kahraman tipi ve değişik öğeler yaratmıştır.

Amerikan sinemasında 1928-1941 yılları arasında bunlara, ‘’Drakula’’ ve ‘’Frankestein’’ tipleri katılmıştır. Aynı yıllarda ilk ve ilkel insanların hayalet kavramı ‘’Görünmeyen Adam’’ filmleriyle sürdürülmüştür.

Özcan Köknel

Rüyalar ve Ruhun Ölmezliği

Nisan 23, 2017
Rüyalar ve Ruhun Ölmezliği

İnsanları ruh ve ruhun ölmezliği kavramına götüren rüyalar olmuştur.

Bilindiği gibi, rüya insanın iç yaşantısının bir yanı olup,  ilk ve ilkel insandan günümüze kadar sürekli olarak insanların ilgi alanı içinde yer almıştır.

İlk çağlarda ya da ilkel insanların yaşadığı çevrelerde ruh insanın içinde, bedenden ayrı bir varlık olarak değerlendirilmiş, bu tür değerlendirmelerde rüyaların büyük etkisi olmuştur. Uyku sırasında kendisini başka yerlerde, değişik yaşantılar  içinde, yabancı kişilerle birlikte gören insan, bu sırada bedeninden görünmen bir varlığın çıkıp dolaştığına inanmıştır. Ayrıca ölülerin rüyaya girmesi bu inancı pekiştirmiştir. Böylece rüyalar insanların bedenden ayrı bir ruhu olduğu görüşünün doğmasına, gelişmesine ve dinsel inançlar için ortak bilinçte yer almasına yol açmıştır.

ruyalar_ve_ruhun_olmezligi

Bugün ilk insanın uyku ve rüya üzerinde düşüncelerine benzer yorumları, ilkel insanların yaşadığı bölgelerde ya da bu tür düşünceleri benimsemiş insanlar arasında da bulmak olasıdır. Bu konuda araştırmalar yapmış olan Frazer, ilkel insanların yaşadığı Yeni Gine ve Güneybatı  Pasifik’te bulunan Matuku adalarından yaptığı incelemeler sonunda, buralarda her insanın birbirinden ayrı bir bedeni, bir ruhu, bir de rüyalarına giren bedeni olduğuna inandıklarını görmüştür. Rüya sırasında bedenden ayrılan ruh, rüyaya giren beden biçiminde rüyanın içeriğine karışır. Ruh yaşam boyu bedenle birliktedir. Uykuda, rüya sırasındaki geçici ölümde sürekli olarak bedenden ayrılıp ya başka bedenlere ya da ruhların bulunduğu dünyaya gider. Uyku sırasında bedenden ayrılan ruhun gezdiği yer yer, gördüğü nesne, kişi ve olaylar, yaptığı işler rüyada görülür.

Yeni Gine adasında rüyayla gerçek o denli birbiri içine girmiştir ki, rüyada başkasından dayak yediğini gören yerli uyandığında kendisine dayak atanı bulup döver. Benzer durum Matuku adasında yaşayan yerliler için de söz konusudur. Rüya sırasında karsının başka bir erkekle ilişkide bulunduğunu gören bir yerlinin uyanınca karısını öldürdüğü yazılmıştır. Matuku adasında, ruhun bedene dönmesine zaman tanımak amacıyla uyuyan birinin birden bire uyandırılmaması, ruhun kolayca kaçabileceği ağzı açık uyumanın zararlı olduğuna ilişkin gelenek ve görenek yaygındır.

22 Nisan 2017 Cumartesi

Kendi Değerini Biliyor musun?

Nisan 22, 2017
Kendi değerinizi bilmeniz, duygusal sağlığınızın temelidir ve bir kez moraliniz yüksek oldu mu öbür sorunlar kendiliğinden hallolur. Bir düşünün; kendinize değer verdiğiniz zaman kendi ihtiyaçlarınızın da önemli olduğunu düşüneceksiniz, yaşamınızda ters giden bir şey olduğunda bir çözüm arayacaksınız çünkü buna değeceğini düşüneceksiniz.

Patronunuz başa çıkamayacağınız kadar iş yüklerse, bunu ona söyleyerek reddedeceksiniz. Kendinize değer verince, sorunlarınızı öylece bırakmayacaksınız. Kendinize ve başkalarına saygı duyacaksınız. Kendiniz hakkında iyi düşüneceksiniz. Başarılarınız s,z, mutlu ederken, kendinizde eksik buldunuz yanları geliştirmeye çalışacaksınız.

Kendi değerinizi bilip bilmediğinizi görmek için aşağıdaki sorulara verdiğiniz yanıtları kontrol edin:

  • Birisi sizinle ilgilenmezken ve yalnızken kendiniz hakkında ne düşünürsünüz?

  • Kim olduğunuz sizi tatmin ediyor mu?

  • Kendi tarafınızda mısınız, yoksa kendinizin en kötü düşmanlarından biri misiniz?

  • Şu ana kadar yaşamınızla ilgili yaptıklarınıza baktığınız zaman mutlulukla mı doluyorsunuz, umutsuzlukla mı?


 

kendi_degerini_bilmek_icinMutluluğumuzun ciddi bir kısmı ; kendimizle ne kadar iyi geçindiğimizle, ihtiyaçlarımızın ne kadar farkında olduğumuzla ve içsel kaynaklarımızı ne kadar beceriyle kullandığımızla ilgilidir. Ancak en önemli soru yine de şudur: kendinizi herkes kadar değerli buluyor musunuz?

Kendimizi sevmemiz için pek çok neden olabilir. Bazılarımızın ötekilerden daha güvenli doğduğu doğruysa da, kendini sevmemek genellikle yaşamın ilk yıllarında kendini sevmeyenlerden öğrendiğimiz bir deneyimdir. Mutlu ve tatminkar insanlar durmadan başkalarını eleştirmezler. Bir an durun ve kendinize, ‘’başkalarından daha değersiz olduğumu nereden öğrendim?’’ diye sorun. Bir ebeyevn, bir akraba, öğretmen ya da eşten mi? Sizin hakkınızdaki değerlendirmelerin ne kadar güvenilir olduğunu bir düşünün. Bu insanlar ne kadar bütün, başarılı ya da mutluydu? Siz büyüdükten sonra onlar hakkında ne düşündünüz?

Kendimiz hakkındaki görüşümüzü çarpıtan yalnızca başkaları değildir. Bazen bir başarısızlığa uğrarız ve daha iyisini beceremediğimiz için kendimizi suçlarız. Kendimizi suçlamaya devam ettikçe kendi değerimizin farkında olma potansiyelini de azaltmış oluruz.

Vera Peiffer

Duygusal Sağlık

Nisan 22, 2017
Duygusal Sağlık

Son birkaç yıldır, genel sağlığımızın bir parçası olan duygusal sağlığın ne denli önemli olduğunu anladık. Bugünlerde fiziksel hastalıkların yüzde yetmişi psiko-somatik nitelikte. Yani bu hastalıkları yaratan ya da tetikleyen ruhsal etmenler söz konusu. Anksiyete ve depresyon en bilinen duygusal sorunlardan olup fiziksel rahatsızlıklara neden olmaktadır.

Bugün insanların duygusal sorunlardan daha fazla yakınmalarının pek çok nedeni var. Bir tanesi, hepimizin bildiği gibi, daha fazla stres sahibi olmamız. On, on beş yıl önce anksiyeteden bahsetmek, kendine fazla toleranslı davranmak anlamına gelirdi. Şimdi bu sorun yalnızca hasta değil , doktorlar tarafından da çok daha ciddiye alınmakta.

duygusal_saglik

Beden ve zihin birbiriyle yakın ve anında iletişim içindedir. Zihin açısından travmatik olan bir şeyin beden üzerinde de etkisi vardır.  Beden; ameliyat, kaza ya da beslenme yetersizliği gibi bir nedenle baskı altındaysa bunun zihin üzerinde de etkisi olacaktır. Fiziksel olarak sürekli rahatsızlık çekiyorsanız, derecesi ne olursa olsun, moralinizi bozacaktır. Örneğin, baş ağrısı… başınız ağrırken dikkatinizi yaptığınız işe veremez ve daha fazla hata yaparsınız. Bu sizi üzer ve hayal kırıklığına uğratır.

Aynı biçimde yaşamla ilgili bir durum canınızı sıkarsa; örneğin, iş yerinde zor bir müşteriyle uğraşmışsanız  ve sizi yormuşsa bu, baş ağrısı biçiminde fiziksel bir belirti yaratabilir.

Vera Peiffer

16 Nisan 2017 Pazar

Bedenine Oksijen Girmesini Sağla

Nisan 16, 2017
Bedenine Oksijen Girmesini Sağla

İster uyanık olalım ister uyuyalım, gece gündüz sürekli soluk alırız. Soluk almak doğal bir olaydır ve çok hızlanmadığı sürece hiç dikkatimizi çekmez. Üzülünce, koşunca, korku ya da panik atak yaşayınca soluğumuz hızlanır.

Bedenine Oksijen Girmesini Sağla

Soluk alma biçimimiz, kişilik tipimiz ve geçmiş deneyimlerimizce belirlenir. Korkarak ya da sinirlenerek çok zaman geçiren biriyseniz, otomatik olarak çok sık soluğunuzu tutarsınız, üstelik asıl stres kaynağı ortada olmasa da bunu yaparsınız. Beden stresli zamanlarda bazı gerilim modelleri öğrenmiştir ve ne olur ne olmaz’ diye bu modele uyar. Yeterince düzenli soluk almazsanız, beyninize yeterince oksijen gitmez ve en etkin biçimde düşünemezsiniz. Böylelikle daha kolay hata yapar, daha fazla kaygı duyarsınız… kısır döngü.



Soluk Alıp Verme Alıştırması

  • Gözlerinizi kapatın ve soluğunuzu

  • Soluk alınca bedeninizin yükseldiğini, verdikçe söndüğünü

  • Bir elinizi göbeğinizin üzerine, karnınıza koyun. Her soluk alışınızda bu bölgenin yükseldiğinden emin olun, soluk verirken insin. Böylece doğru soluk alıp vermiş olursunuz.


Günde birkaç kez doğru solup alıp verdiğinizi kontrol edin. Yıllarca yanlış soluk alıp vermiş olsanız bile, düzeltmek için kendinizi ‘eğitebilirsiniz.’

15 Nisan 2017 Cumartesi

Olumlu Düşünerek Olumlu yaşamak

Nisan 15, 2017

Olumlu Düşünme Aracılığıyla Olumlu Yaşam


olumlu_dusunerek_olumlu_yasamanin_yollari_

Mutlu ve tatminkar bir yaşam için izlemeniz gerekenler:

  • Kendi iyiliğinizin sorumluluğunu üzerinize alın.

  • Yıpratıcı ilişkileri bitirin.

  • Kendinize karşı dürüst olmaya çabalayın.

  • Sağlığınıza özen gösterin.

  • Zihnininizin tüm potansiyelini kullanın.

  • Neyi neden yaptığınızın farkında olun.

  • Kendinize zaman ayırın.

  • Yaşamınıza anlam katacak bir şeyler yapın.


Başka bir deyişle, mutlu ve tatminkar bir yaşam sürmek için, gerçek potansiyelinizi kullanacağınız bir çevre yaratmanız. Gerekir.

Yaşam adil değildir ve yenien doğmaya inansanız da inanmasanız da, şu anda elinizde ne varsa onunla yetinmek zorundasınız. Başkalarını suçlayarak geçirdiğiniz her an, aslında, durumunuzu düzeltmek için yapmanız gerekenleri düşünerek geçirmeniz gereken zamandır.

Çevrenizdeki bazı insanlar size iyi gelmiyorsa, arkanızda bırakın, çünkü onlar sizin kendiniz olmanıza ya da mutlu olmanıza engel olurlar. Size fiziksel ya da maddi zararlar vermiş olanlar olabilir. Uygunsa ve değerse, adalete başvurun ve sonra da çekip gidin aksi takdirde size verilmiş olan zararın etkilerini sürdürürsünüz. Psikolojik bir zarar görmüşseniz iyi bir psikiyatra başvurarak geçmişi arkanızda bırakın ve çekip gidin.

Ruh Sağlığını Korumak İçin Öneriler

Nisan 15, 2017
Ruh Sağlığınızı Korumak İçin Öneriler

ruh-sagligini_korumak_icin_oneriler

  • Etrafınızda size ve yaptıklarınıza inanan insanlar olmasına gayret edin.

  • Sürekli sert eleştirilerde bulunan ve her fırsatta olumsuzluğunu yansıtan insanlardan uzak durun.

  • Yoga, dans, resim kurslarına, kültür turlarına katılın; spa etkinliklerinden yararlanın.

  • Kendinize karşı dürüst olun.

  • Şükran duymanız gereken şeylerin farkına varın.

  • Her gün 10-15 dakika telefon, internet, televizyon, kapıyı kapatıp, sessizce oturmayı deneyin, nefesinize odaklanın, dua edin.

  • Bağışlayabilmeyi deneyin. Hayal kırıklığı yaratan olayları, içerlediğiniz kişileri sırtınızda yük olarak taşımayın.

  • Kendinize aşırı yüklenmeyin. ‘’Asla’’ ‘’mutlaka’’ tarzı sözcükler kullanmamaya çalışın, mutlak terimlerle düşünmeyin. ‘’Köşeli’’ olmayın.

  • Boş verebilmeyi öğrenin. ‘’Buna değer mi?’’ karar verin. Mesele ettiğiniz şey tepenizi attıracak ya da üzüntü yaratacak kadar önemli mi?

  • Evcil bir hayvan edinin. Onların bitmeyen enerjilerine, her an eğlenebilme becerilerine, kendilerini koruma yetilerine ve uzun süreli sakin kalabilme yönlerine hayran kalacaksınız.

14 Nisan 2017 Cuma

Stres Kontrolünde Diyalogun Önemi

Nisan 14, 2017
Stres Kontrolünde Diyalogun Önemi

 Stres kontrolü söz konusu olduğunda kendi iç dünyamızda yapacağımız değişimler kadar dış dünyayla kurduğumuz diyaloga da önem vermek gerekir.

Ne söylediğimiz ve nasıl söylediğimiz kadar, nasıl dinlediğimiz ve anladığımız da hissedilen stres düzeyini doğrudan etkiler

stres_kontrolunde_diyalogun_onemi

Yorucu bir günün ardından akşam eve geldiğinizde, üst kattaki dairenin gürültüsünden evde durmanın mümkün olmadığını görüyorsunuz. Nasıl davranırsınız?

Agresif (saldırgan) yaklaşımda bulunan kişi için sadece kendisi önemlidir, sözleri tehditkar ve düşmancadır. Bu tutumla sadece olayı büyütür, küçük bir olayı içinden çıkılmaz bir çatışmaya sürükler.

Kapısına sert bir şekilde vurup ‘Ne yaptığını sanıyorsun? Saatin kaç olduğunu görmüyor musun? Derhal gürültüyü kes!’ demek. Hatta eline bir şey alıp ses kesilene kadar kalorifer borularına olabildiğince sert vurmak.

Yapıcı yaklaşımda, kişi kendisi kadar karşısındakine de önem verir, ses tonu dengelidir, sözleri duygusal içerikli değildir, kendi düşüncesini karşıdakine aktarırken onun bakış açısını da dikkate alır. Kendi duygu, düşüncelerini saygı çerçevesinde  ve açık yüreklilikle ifade etmek uzlaşma olasılığını arttıracağından, en olumlu iletişim şeklidir.

Kapı zilini çalıp ‘Saat oldukça geç oldu ve dairenizden çok ses geldiği için uyuyamıyorum. Bir sorun varsa yardımcı olmak isterim, ancak lütfen daha sessiz olun’ demek.

Pasif tutumlu kişi, rahatsızlık duyguğunda dahi hiçbir şey yapmadan ve söylemeden öylece durur, kendisine değil karşısındakine yoğunlaşır.

Hiçbir şey yapmadan durup ‘İnsanlar ne kadar düşüncesiz, bu gürültüde asla uyuyamayacağım, bugünün berbat geçmesi yetmiyormuşbgibi yarına da yorgun kalkacağım’ şeklinde düşünmek.

Pasif-agresif kişi ise sadece kendisine önem vermekle birlikte karşısındakine bunu doğrudan söyleyemez. Bu en verimsiz iletişim şeklidir, çünkü karşıdaki kişinin neler olup bittiği hakkında en ufak bir fikri yoktur. Neden böyle davranıldığı konusunda tahmin yürütmek zorunda kalır.

Dış dünyayla iyi bir diyalog kurmak için öneriler:

-Karşıdakine onu dinlediğini ve aynı görüşte olmasan da durumunu anlamaya çalıştığını hissettirmek,

-Sakin kalabilmek, hemen tepki vermemek için duruma dair daha fazla bilgi edinmeye çalışmak,

-Ortak noktaları bulup buradan hareket etmek,

-Kendi bakış açını paylaşmak.

Vera Peiffer

9 Nisan 2017 Pazar

Bitki Çayının Hazırlanması

Nisan 09, 2017
Bitki Çaylarının Hazırlanması

bitki_caylari_nasil-hazirlanmalidir

Genellikle çiçek, yaprak karışımları hazırlamak için yaklaşık 25 gr kurutulmuş bitki üzerine 1 lt kaynamış su ilave edilir. Kabın ağzı kapatılır ve 10 dakika beklendikten sonra karışım süzülerek içilir.

Günde 2-3 fincan içilebilir ve kapalı bir kapta 24 saat bekletilebilir. 1 lt su ile büyük miktarlarda hazırlanmak istenmiyorsa tek kişilik ve tek içimlik olarak 1-2 çay kaşığı bitki karışımı üzerine kaynamış su dökülüp, 15 dakika beklenerek hazırlanabilir.

Bitki çayları aç karnına, öğle yemeğinden 2-3 saat sonra veya yatmadan önce kullanılabilir. Tatlandırılmak isteniyorsa bal kullanılması ve seramik kaplardan içilmesi tavsiye edilmektedir.

8 Nisan 2017 Cumartesi

Stres Yapan Düşünce Biçimleri

Nisan 08, 2017
Stres Yapan Düşünce Biçimleri

stres_yapan_dusunce-bicimleri

Ya hep ya hiç: Her şeyi siyah-beyaz olarak görme, en ufak bir hatada kendini tümden başarısız addetme (sigarayı 6 ay bıraktıktan sonra bir tane içtiğinde asla bırakamayacağını düşünme gibi).

Genelleme: Bir olumsuzluğu bütün hayata yansıtma (markette en yavaş ilerleyen kasada durduğunda her zaman yanlış sırayı seçtiğini düşünme, işte terfiyi başkası aldığında işinde asla ilerleyemeyeceğini düşünme gibi).

Kötüye yorma: Olumlu her şeyi süzerek  olumsuza odaklanma (doğum günü partisinde eğlenirken bir arkadaşı kilo alıp almadığını sorduğunda bütün akşam üzülme, patronu daha güler yüzlü olabileceğini söylediğinde ilk fırsatta işine son verileceğini düşünme gibi).

Pozitif olanı kabullenmeme: Bir övgü aldığında görmezden gelme ya da önemsememe (‘kim olsa yapardı’ ya da ‘kibar görünmek için söylüyor’ tarzı düşünme, bunu alçakgönüllü olma adına yaptığını düşünse de bir süre sonra olumlu şeyleri görmemeye, fark etmemeye başlar).

Hemen sonuca varma: olacakları önceden tahmin etmeye çalışma, karşıdakinin ne düşündüğ hakkında varsayımlarda bulunma (bir işe başlamadan kötü sonuçlanacağını  ve başarısız olacağını düşünme gibi).

Abartma: Yolunda gitmeyen bir olayı büyütme (kızının düğününde yağmur yağdığında her şeyin aksayacağını düşünme ve mutluluk yerine endişe hissetme, yeni aldığı arabada ufak bir arıza söz konusu olduğunda bütün servisi alarma geçirme gibi).

Azımsama: İyi giden bir olayı küçümseme (iyi piyano çaldığını söyleyen bir arkadaşına bunu çok yetenek gerektiren bir şey olmadığını belirtme gibi).

Duygusal düşünme: O anki duygularına göre kendi kimliğini, değerini belirleme (sinirli bir anında eşine hiçbir işi tam yapamadığını söyleme gibi).

Kişiselleştirme: Her şeyin kendi hatası olduğunu düşünme, her olaydan kendini sorumlu tutma (çocuğunuz okuldaki basketbol maçında başarı gösteremediğinde kendinizi onunla yeterince ilgilenemediğiniz için suçlama gibi).

Kendini her zaman haklı görme:  Herkesin kendi doğrularına göre hareket etmesini bekleme (aynı görüşte olmayan kişiyle dargınlık yaşama gibi).

Zorundalaştırma: ‘Asla’, ‘daima’ sözcüklerini sık kullanma, düşüncelerinde esnek olabilme yetisini kaybetme.