22 Temmuz 2016 Cuma

Üç Renkli Deniz – Wally Lamb

Üç Renkli DenizMerhaba sevgili kitapseverler. Uzun zamandır, Üç Renkli Deniz kadar kalın bir roman okumamıştım. 756 sayfalık bir kitabı muhtemelen uzun sürede bitiririm diye düşündüm ama öyle akıcı, heyecanlı ve gerçekti ki bitmesini hiç istemedim ve o 756 sayfa kısacık bir kitapmışçasına bitti. Şimdi de karakterleri özlediğimi fark ediyorum; insanın içine işleyen hemen hemen her kitapta insan bu duyguyu hissediyor zaten.

 

ayrac


Kısaca konusundan bahsedeyim. Çok uzun bölümlerden oluşuyor kitap. Her bir bölümde, Orion Oh ve ailesi teker teker, kendi hayatlarından ve doğal olarak aile içinde yaşananlardan bahsediyor. Arada daha farklı ve Oh ailesine mensup olmayan karakterlerin anlattıklarına da rastlıyoruz.


Orion Oh’un karısı Annie Oh, eğitim almamış olmasına rağmen başarılı ve çok ünlü bir ressam; yeteneği geç keşfedilmiş. Annie, resimlerinin sergilendiği bir galerinin sahibi olan Viveca adındaki kadına aşık olup, kocası Orion’u terk ederek New York’a, Viveca’nın yanına taşınıyor. Annie’nin bu eşcinsel ilişkisine ailenin 3 çocuğu ilk başlarda tepki gösteriyor; fakat sonra saygı göstermeye başlıyorlar.


Bu süreç içerisinde, Annie’ye ait bazı sırlar ve çocukluğuna dair bazı gerçekleri öğreniyoruz.
Kitaptaki her bir sahne öyle gerçekçiydi ki, kimi kısımlar hissettirdiği şeyler dolayısıyla insana iğne gibi batan farkındalıklar veriyor. Cinsel sapıklıklar, pedofili, veya homoseksüelliğe dair çok geniş bir bilinç duygusu katıyor.
Yani kısaca, hayatımda okuduğum en etkileyici ve mükemmel kitaplardan biriydi. Her bir olayı yaşıyormuş gibi hissettirdiği için çok değerli tecrübeler ve çok geniş bakış açıları kazandırdı.


Hiç ama hiç sıkılmadan, bu kalın kitabın son cümlesini okuyup da kapağını kapatınca bir süre kendinize gelemeyecek ve bittiğini kabullenemeyeceksiniz.


ayrac


---altını çizdiklerim---
Erkek arkadaşının ona tokat atmasının bir seferlik olduğuna kendisini inandırmaya çalışan genç kıza, ya da başka erkeklerle se *s yapmanın onu heyecanlandırmasına rağmen gerçek bir eşcinsel olmadığını kendi kendine anlatmaya çalışan genç çocuğa. ‘Elini uzat.’ derdim onlara. ‘Şimdi yüzüne yaklaştırmaya başla. Daha yaklaştır.’ Ve elleri burnunun bir santimetre uzağındayken, gördüklerini anlatmalarını isterdim.’ ‘Bulanık’ derlerdi ve bende bazen duruma ne kadar yakınlaştırırsak tanımlamanın o kadar zor olacağını söylerdim.(sf 138)


Belki de cehennem, hapishaneden daha kötü olacaktı. Böyle düşünerek, ölmeden önce telefonu aldım ve Rahip Joe’yu aradım. Telefonda ağlayarak, ölmekten korktuğumu söyledim. Sanırım iş ciddileşince, bu dünyada yaşamanın berbatlığını öldükten sonra yaşayabileceklerime tercih ettim. (sf 618)


…evet, benim hayal ettiğm gibi bir hayat olmayabilir ama bu da bir hayat. (sf 721)


Geçmişe bakabilirsin ama oraya takılmamak lazım. (sf 735)


Paronayak biri olman, birinin seni takip etmediği anlamına gelmez. (sf 737)