Akşamüstü çıkıp kahvemi deniz kenarında içmekse benim aradığım şey, ve bunu yapamıyorsam eğer, ne kadar param olursa olsun bir anlamı olmaz.
Bana göre, evlenen kadınların çok büyük bir kesimi kısıtlanmaya ve sömürülmeye razı geliyor. ‘’Artık evliyim, istediğim gibi her yere gitmemeliyim’’ düşüncesiyle, özlediği ailesini ziyaret etmeyen kadınlar tanıyorum. Ve yine aynı kadınlar, kocasından habersiz uzaklara gidemeyen bu tutsaklar, ne kız ne de erkek arkadaşlarıyla bir yere çıkabiliyor. Yanında kocası olmadan yurt dışına çıkamıyor, hattaonu geçtim, canı sıkılınca tek başına kahve içmeye bile gitmiyor. Esas üzüldüğüm de, bu tutsaklığın yarısının erkekler, yarısının da bu tür kadınlar tarafından şekillendirilmesi.
Özgürlüğünü koruyabilen ve herhangi bir erkeğe tutsak olmayan, çizgisini koruyan, kendi iplerni her zaman kendi ellerinde tutan kadın, güçlüdür. Hem evlilik hem de flört ilişkilerinde her iki taraf da özgürlüğünü korumalı, karşısındaki insanı hayatına, bir yere kadar dahil etmeli. Herkesin kırmızı çizgisi olmalı.
‘’Duyguların özgür olmasından önemlisi duygulardan özgür olmaktı. İnsanın duygularının denetimine girmesi değil, duygularını denetim altına alması gerekiyordu. ‘’ (Kendinizle Barışık olmak, Nevzat Tarhan, sf 86)
Neden bizi mutsuz eden, bizi geren, hayatımızda bizi engellediğini hissettiğimiz, düşündüğümüz ilişkilere yer verelim ki hayatımızda. Hangi tür ilişki olursa olsun, her tür ilişki için bu geçerli.
Sizin, ayağa kalkma ve o kapıyı vurup çıkma lüksünüz var. Şunu diyebilmek önemlidir: Yaptığım seçimler yanlış olabilir.
Siz kendi hayatınızda olmak istediklerinizi hayata geçirin ve kimseye tutunmayın. İnsanların da size tutunmasını sağlamaya çalışmayın. Diğer insanlara endeksli bir hayatı yaşamaya devam ettiğim sürece, zaten mutlu olma şansım yok.
‘’Unutma! Kendi değerlerine göre yaşamazsan, başkalarının beklentilerine göre yaşarsın. O hayata da ‘Benim hayatım’ diyemezsin.’’ (Mutluluk kitabı, Nil Gün, sf 14)
Eğer bir insan mutsuzsa, eğer sıkılıyorsa, eğer kabına sığamıyorsa artık, çok net bir şekilde bu şu demektir: hayatında bir şeyleri değiştirmen lazım. Sen cesaret edip değiştirmen gereken şeyleri değiştirmezsen, başka şeylerin peşinden koşarsın ama o boşluk yine dolmaz.
Başkalarına bağımlı olarak yaşarsan, kişiliğini kaybetmeye başlarsın. Önemli olan senin mutlu olman, iyi hissetmen ve sen gibi yaşaman. Günün sonunda mutsuz, umutsuz olmayı hak etmiyoruz. İstemediğimiz hayatları yaşamayı da hiçbirimiz hak etmiyoruz.