27 Ağustos 2016 Cumartesi

Ölümün Yüzü - CODY McFADYEN

Merhabalar, sonunda sağlam bir polisiye roman okumuş oldum; uzun zamandır hem böyle kalın hem  de aşırı sürükleyici polisiye okumamıştım. Sağlam kurgusu ve akıcı anlatımıyla tatmin edici, nasıl bittiğini anlamadığım bir kitaptı Ölümün Yüzü.


Olayları birinci kişi anlatımından okuyoruz; Smoky Barret. Ailesi öldürülmüş, kendisi de bazı işkencelere maruz kalmış, başarılı bir özel ajan. Yüzündeki yara izlerine ve yaşamış olduğu çok kötü şeylere rağmen hayata güzel bakabilmesi, zorluklarla mücadele etmeyi bırakmayışı, bu karakteri çok sevmemi sağladı.

Smoky bir gün telefonla, 3 cinayetin işlendiği bir olay yerine çağırılıyor. 16 yaşında olan Sarah, cinayetlerin işlendiği evde hayatta kalan kız, başına silah dayamış bir halde özel ajan Smoky Barret’i görmek istediğini, yoksa kendisini öldüreceğini  söylüyor. Gazetelerden hakkında bilgi sahibi olduğu  Smoky Barret’in  onu anlayabileceğini düşünüyor.

Smoky eve geldiğinde korkunç ve vahşet dolu manzaralarla karşılaşıyor. Sarah, Smoky’ye günlüğünü veriyor. Son zamanlarda ailesi olmuş bu insanları öldürmüş olan ‘’Yabancı’’ya dair her şeyi buraya yazmış olduğunu söylüyor. Yabancı onun peşini altı yaşından beri bırakmıyormuş.  Ajanlar ve polisler araştırmalarını yaparken bu günlüğü okuyarak katil hakkında ipucu yakalamaya çalışıyorlar.

Smoky Barret de bu arada,  5 yaşındaki küçük evlatlık kızını tehlikelerden korumak için çabalamak zorunda kalıyor.

''Seri katillerin arzularını, neyi neden hissettiklerini anlamak, az ya da çok hissettiklerini hissetmek, benim yeteneğim-ya da lanetim.  Bir parça eğitimim ve gözlem yeteneğim, daha çok da onları yakından tanıma isteğim sayesinde içimde kendiliğinden oluşan bir şey bu. Bu insanlar sadece kendilerinin duydukları bir şarkıyı mırıldanıyorlar ve bu şarkıyı duymak isterseniz, tıpkı onlar gibi dinlemenin bir yolunu bulmalısınız. Şarkı çok önemli; nasıl dans edeceğinizi belirliyor.''


ayrac3

Kitabın birçok yerinde çok şaşırtıcı şeylerle karşılaşıyoruz, tam het şey yerine oturdu olaylar böyle sonlanacak derken yeni bir şeyler çıkıyor ve okurken hissedilen adrenalin gitgide artıyor. Ve kitabın sonunda da yine şok edici şeylerle karşılaşıyoruz.

Ben son derece heyecanlı buldum. 616 sayfanın neredeyse hiçbir kısmı sıkıcı değildi. Okurken katile öfkelendim, bazen baş karakterlere de çok öfkelendim. Tekdüze olmayan anlatımı, ve arada Sarah’nın günlüğünden sayfalarla karşılaşmamız kitabı daha da heyecanlı kılıyor. Sonuna kadar ne olacağını merak ediyoruz.

ayrac3

Altını Çizdiklerim


Çoğu insan, ölümün hayata tercih edilebileceği bir noktada, doğru dürüst düşünemez.  Ama hayat çok güçlü. İnsanı her yanından sarıveriyor, yüreğin atışından yüze vuran güneşe, hatta ayağın altındaki zemine kadar. İnsanı her yerinden kavrayıveriyor. (sf 11)

Daha sürekli ve kalıcı bir şeye hitiyacım var. Bir dizi sıkı kahkahaya. Uyandığımda gülümsemeye şihtiyacım var; ertesi gün uyandığımda ve ondan sonraki günler uyandığımda da aynı şeye ihtiyacım var. Ancak öyle olursa, b**tan bir gün yaşadığımda kendimi bu kadar kötü hissetmem. (sf 86)

Yaşam ve ölüm, ikisi de birbirinden habersiz ve dirsek dirseğe. (sf 94)

Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, canlı ve acı içinde olmak, ölmekten daha iyidir. (sf 179)

Her şey karanlıktı, karalara sığınmak, ümide kapılmamanın en güzel yoluydu. (sf 200)

Mesele, garantiye almak değil. Yapabileceğinin en iyisini yapmak ve korkunun hayatını yönetmesine izin vermemek asıl önemli olan. (sf 452)

Kusurlarımızı görürüz, varlıklarını kabul ederiz ve daha iyisi için çabalarız. Buna sorumluluk denir ve kendini dövmekten çok daha değerlidir. Sorumluluk, caanlı bir şeydir, bazı şeyleri kanıtlar. Suçluluk, kendini kötü hissetmekten başka bir işe yaramaz. (sf 454)

Artık çok fazla umursamıyordu. Umursamak tehlikeliydi. Umursamak, acı çekmek anlamına gelebilirdi ve acıyla başa çıkmak çok zordu. (sf 531)

Yaşamla ölüm arasında bir karar vermemmiz gerekiyor. Hayat devam ederken kumar oynamamız, acılarımızın dineceğine, sonunda iyi bir şeylerin olacağına inanmamız gerekiyor. (sf 594)

O kısacık zaman diliminde, bir kere daha hayat ışıldamaya başlıyor. Her zaman ışıldayacak. Sadece ışıldamasına izin vermek gerekiyor.  (sf 607)

Hayat böyle. Hayat ölümün en iyi alternatifi. (sf 616)