6 Eylül 2016 Salı

Bahçe - Marguerite Duras

Azıcık kasvetli bir eylül gününden selamlar. :) Tam olarak sonbahar geldiğinde, kışın okunacak kitaplar listesi yapmayı düşünüyorum. Şimdi,  henüz bitirmiş olduğum, 92 sayfalık incecik bir kitabı yorumlayacağım. Marguerite Duras’ın ilk okuduğum kitabı olan Bahçe, bir çırpıda okunacak fakat sindirerek okunması gereken bir kitap. Neredeyse tamamen karşılıklı konuşmalardan oluşuyor.

[caption id="attachment_528" align="alignleft" width="300"]marguerite_duras_bahce_kitabi Karşılıklı konuşmalardan oluşan Bahçe'yi sabah başlayıp öğlen bitirdim. [/caption]

Kitabın Adı: Bahçe

Yazarı: Marguerite Duras

Çeviri: Müntekim Ökmen

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa Sayısı: 92

 

Bir parktaki bankta, bakıcılığını yaptığı çocuğun oynamasını seyrederken oturan 20 yaşındaki genç kız ile gezgin satıcılık yapan bir adam karşılaşıyor ve gün boyunca süren derin bir sohbete dalıyorlar. Gerek yüzeysel şeyler, gerek derin felsefi konulardan bahsederek sürdürüyorlar konuşmalarını. Kitabın sonunda da çocuk oynamasını bitirip yorularak eve gitmek isteyince sohbet sona eriyor.

ayrac-5

Böyle kitaplara çok denk gelmiyorum; olaylar çerçevesinde değil de konuşmalardan oluşan romanlardan şimdiye dek en fazla birkaç tane daha okumuştum. Tropikal Geceler diye bir kitap vardı aynı böyle yanlış hatırlamıyorsam. Bir de Duygu Asena’nın Aslında Özgürsün kitabı karşılıklı telefon konuşmalarından oluşuyordu sırf. Bu tarz kitapları okumak gerçekten keyifli ve dinlendirici oluyor bence.

ayrac-5

Neyse, gelelim Marguerite Duras’ın Bahçe’sini nasıl bulduğuma. Tahmin ettiğim gibi, okuması çok keyifli geçti. Hayatlarında değişiklikler yapmanın inceliklerinden ve cesaretten sıkça bahseden bu 2 karakterin akıcı ve sıkmayan konuşmalarından birçok şeyin farkına vardım.

Kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu söyleyemem ama tatilde, sakin bir günde çok keyifli olacaktır Bahçe’yi okumak. Alıntılardan, genel olarak kitabın içeriği hakkında da fikir edinmiş olacaksınız. İyi okumalar… :)

ayrac-5

Altını Çizdiklerim


Mademki hayattayız, elimizden gelirse fazla şey görmek, bunları görmekten daha iyidir demek istiyorsunuz, öyle değil mi? Böylece zaman daha çabuk, daha hoş geçer, değil mi? (sf 30)

İnsan her şeye alışıyor, eminim bundan; insanlar var, görüyorum, on yıl sonra da bugün benim olduğum noktadalar. İnsan her türlü yaşam biçimine alışabilir, hatta buna bile, ama ben alışmamak için çok dikkatli olmalıyım. Kimi zaman bunalıyorum, evet, her türlü yaşama alışma tehlikesi öyle büyük ki, bunu önceden bildiğim halde, bunalımdan kurtulamıyorum. (sf 31)

Ama ben eminim ki, yaşamak iyi bir şey, öyle olmasa bunca zahmete katlanmazdım. (sf 37)

Herkesin sahip olduğu ayrıcalıkları kendiniz için istemenin neden olduğu yorgunluğun üstesinden gelmenin ne kadar güç bir şey olduğunu söylemek istiyorum özellikle. (sf 54)

Her şeyin yolunda gitmesi için büyün koşullar bulunsa bile, insanlar bunu bozmak için yine de bir bahane uydururlar. Mutluluğu acı bulurlar. (sf 59)