Anlıyorum. Ama gene de... Bazan ben de aynı sizin kadar mutsuz hissederim kendimi. Ama herkese belli etmek olmaz. (Jean Rhys, Günaydın Geceyarısı, sf 8)

***

Demek ki, başladığım yer neresi olursa olsun, sonunda başarılı bir kadına dönüşebilmişim. (Jean Rhys, Günaydın Geceyarısı, sf 34)

***

Hiç gururum kalmadı, gururum yok, adım yok, yüzüm yok, vatanım yok. Hiçbir yere ait değilim. (Jean Rhys, Günaydın Geceyarısı, sf 44)

***

Ortalıkta dolanıp her an eğlenmek isteyen insan canlısı tipler var ya, asıl onlardan korkacaksın. (Jean Rhys, Günaydın Geceyarısı, sf 151)

***

Bir nefesle diğeri arasındaki sürede tüm dünyanız değişebilir. (Marie Bostwick, Pamuk İpliğinden Hayaller, sf 9)

***

Dürüst olmak gerekirse, hayatın bana verdikleriyle başa çıkma yeteneğim dışında hiçbir şeye güvenmiyordum.  (Marie Bostwick, Pamuk İpliğinden Hayaller, sf 40)

Ama insan güçlüklerde karşılaştığında, bunların üstesinden gelmek için yeni yöntemler ve çözümler üretmeye çalışır ve böylece kaybettiklerinden daha iyisini elde edebilir. (Michael Balantyne, Mercan Adası, sf 67)

***

Sonunda, kendimce, hem dış dünyanın hem de insanın kendi iç dünyasının bir dinginlik ve huzur içinde bulunmasının, erişilebilecek en büyük mutluluk olduğuna inandım. (Michael Balantyne, Mercan Adası, sf 82)

***

İnandığımız şeyler, gördüklerimizi şekillendirir. (Douglas Preston & Lincon Child, Şeytanın Kokusu, sf 29)

***

İçtiği sıvının çiçeksi aroması ve sıcaklığı onu kısa bir süre içerisinde sakinleştirdi. Hayat, insanın bir başkası tarafından gereğinden daha uzun bir süre rahatsız edilmesine izin vermeyecek kadar kısaydı. (Douglas Preston & Lincon Child, Şeytanın Kokusu, sf 155)

***

-Rainer gelecek vaat eden bir çocuktu.

-Hepimiz gelecek vaat ederek doğarız Profesör. (Douglas Preston & Lincon Child, Şeytanın Kokusu, sf 353)

***

Bir şeyin olmadığını düşünmek, sadece başınızı deve kuşu gibi kuma sokmak demektir. İnsan, ne kadar acı verici olursa olsun, olaylara gözünü kırpmadan bakmalıdır. (Agatha Christie, Briç Masasında Cinayet, sf 101)

KİTABIN ADI: YABANCI 

KİTABIN YAZARI: ALBERT CAMUS

BASKI YILI: 1996

SAYFA SAYISI: 90

YAYIN: CAN YAYINLARI, ÇAĞDAŞ DÜNYA YAZARLARI DİZİSİ

NAÇİZANE PUANIM: 7.6/10

 

-Yabancı-

Kısaca...

Romanın kahramanı Mersault, gerçeklikten algıladığını yorumlamakta güçlük çeken, varoluşun anlamını arayan ve etrafında yaşananlara karşı duruşu itibarıyla 'Yabancı' bir adamdır. Mersault bir gün şuursuzca Arap asıllı bir adamı öldürür ve ardından yargılanma süreci başlar. Bu süreç içerisinde Mersault'un bilinç akışını yakından takip eder ve hissettiklerine ortak bir duygu durumu geliştirmiş oluruz.

Yaşamın getirdiklerini sorgusuzca kabul eden bir adam...

Kitap, Mersault'un annesinin ölüm haberini almasıyla başlar. Cenaze töreni sırasında ve ardından gerçekleşen olaylar Mersault'un perspektifinden anlatılır. Sevgilisiyle olan ilişkisi dahil diğer insanlarla arasında aşılamaz bir soğukluk olduğunu sezdiğimiz Mersault'un hissettikleri tensel zevklerin ötesine geçemez.

Mersault'un 'arkadaşıyla' arasında münakaşa yaşadığı Arap asıllı adamı öldürdüğü gün aynı zamanda hayatının da değiştiği gündür. Bu suçtan yakalandığında ve yargılandığı zaman bile kendini ifade etmeye gerek duymaz. Hiçliğin içinde varlığını sürdüren Mersault idam edileceğini öğrendiğinde de tepkisizdir. Ta ki yüzleştiğinde kendini ifade etmeye değer biriyle karşılaştığı ana kadar. Bu kişi ise hapishanedeki hücresinde onu ziyarete gelen peder olur. Pederle tartıştığı sırada Mersault'un her şeye olan inançsızlığının nedenlerini öğrenmiş oluruz.

Olacaklar olur...

Okuyucu kitabı okurken Mersault'la özdeşleşmenin zor bir durum olmasına karşın almış olduğu cezanın geri çekilmesini istiyor çaresizce... Fakat hayatta bazı kararlar alınmıştır ve bunu yaşamaktan başka çareniz yoktur. Yabancı, olan şeylerle mücadelenin, edilse de edilmese de bazen bir şeyleri değiştirmediğini gösteriyor.

-içinden...

Bir insan yaşamının yarısı söylenmeyeni anlamakla, başını çevirmekle, susmakla geçer.

...tuhaf biri olduğumu, beni kuşkusuz bu yüzden sevdiğini ama belki günün birinde yine aynı sebepten nefret edebileceğini mırıldandı...

İnsan, hayatını hiç değiştiremez ki. Zaten herkesin hayatı birbirinin aynıdır.

Öyle bir gün geliyor ki, insan olması gerektiği yerde olmak istiyor. Ama kimi kez yaşamak için, intihar etmekten daha çok cesaret gerekiyor.

Son olarak...

Yabancı, gerçekleşenlere toplumun kabul edebileceği tepkiler dışında tepkiler vermek veya tepkisiz kalmak gibi tavırlar sergilendiğinde; aykırı olduğunuzda karşılaşabileceğiniz durumlara iyi bir örnek. Öte yandan tepkisizliğin kendiniz için bile ne kadar tehlikeli olabileceğini ve kendi içinizde, derinlerde bir başka benlik olduğunu görebileceğiniz bu kitabı okumayı seçtiniz...

İyi okumalar.

Ancak hiç olmamak, acıdan daha mı iyidir? Başaramadığımda, hayallerim, aldırmazlıklarım için üzüldüğümde bile acının, hiç olmamaktan daha iyi olduğuna emin oldum. (Orlando Fallaci, Doğmamış Çocuğa Mektup, sf 7)

***

Mücadele etmek, zaferden daha mükemmel, seyahat, ulaşmaktan daha iyi; zaferi bir tattın mı veya gitmek istediğin yere bir ulaştın mı, büyük bir boşluktan başka bir şey kalmaz. (Orlando Fallaci, Doğmamış Çocuğa Mektup, sf 12)

***

Sana diyeceğim şu bebek; erkeklik, önünde fazladan bir uzantının olması demek değildir. Bir birey olmaktır. bir birey olmak, bence her şeyden daha kıymetlidir. Birey, çok iyi bir kelime, çünkü cinsiyet ayrımı yapmıyor, uzantısı olan veya olmayan arasına bir çizgi çekmiyor. (Orlando Fallaci, Doğmamış Çocuğa Mektup, sf 13)

***

En azından şunu öğrenmek bir başarıdır: birinin bir başkasına, mesela bir dişinin bir erkeğe ya da bir erkeğin bir dişiye hissedebileceği o sır dolu sevinç kadar insan hürriyetini tehlikeye atan bir başka şey yoktur hayatta. Başka bir şey, pranga ya da demir parmaklık bu derece zor bir mahkumiyet içinde bırakmaz seni, bu derece büyük bir boşvermişliğe itemez.

Bu sevinç için kendini başka bir insana tamamiyle adamaktan mutlaka sakınmalısın; kendi benliğinden, ayrıcalıklarından, gururundan ve bununla beraber hürriyetinden vazgeçmek demek olur bu. (Orlando Fallaci, Doğmamış Çocuğa Mektup, sf 18)

İhtiyar ''Kar yağdığı zaman eve dönmek güzel şey.'' dedi. ''İnsanın vicdanı rahat olduktan sonra, her şeyi unutup sıcacık evinin tadını çıkarır. (Claudio Piersanti, Louisa ve Sessizlik, sf 54)

***

Hayatınız işte bu şekilde hızlıca değişebilir. Yarınki geleceğiniz, dün sahip olduğunuz geleceğinizle aynı olmayabilir. (Chuck Palahniuk, Çarpışma Partisi, sf 18)

***

Gece değil midir aşkların anası? Aynı zamanda suskunlukların bekçisi? Ve suskun bir bakış düşük bir çeneden daha güzel anlatmaz mı anlatacağı şeyi? (piero Meldini, Melankoliye Panzehir, sf 29)

***

Dünya canlılar ve eşyalardan oluşuyor, kaçmak için ise insanın kendi içine yönelmesi ya da sanal bir gerçekliğe dalıp gitmesi gerekiyor. (Turingin Hezeyanı, Edmundo Paz Soldan, sf 21)

***

-Irene... Ne zaman büyüyeceksin sen?

-Eğer büyümek, sahip olduğun sınırlı şeylerden mutlu olmak ve hayal kurmaktan vazgeçmek anlamına geliyorsa, hiçbir zaman Angelo. Yeteri kadar acı çektim. (Steva Casatti Modignani, Solup Giden Aşklar, sf 54)

İnce ve hacimsiz haçlar biz kızlar için her zaman rahatsızlık verici olmuştur. Penelope Cruz'unki gibi doğal ve gür saçlara özeniyoruz hepimiz. Saçlarımızı daha canlı, daha gür hale getirmek için uygulayabileceğimiz taktiklerden bahsedelim biraz. :)



Doğru Saç Kesimi



Daha dolgun bir görünüm sağlayabilecek saç kesimleri konusunda kuaförünüzü tembihleyin. Kısa saç her zaman daha gür görünür; saçlarımız uzadıkça ağırlığı arttığı için sönükleşmeye başlar. Ama uzun saçlarımdan vazgeçemem diyorsanız daha farklı yöntemleri de uygulayabilirsiniz; katlı kesim yaptırırsanız saçlarınız daha hacimli görünecektir.

Saç Yıkama Alışkanlığı





Saçları temiz tutmak önemlidir; fakat çok sık yıkarsanız saç kırılgan hale gelir ve saç kökleri için gerekli yağ yetersiz kalır. Saçlarınız kurumaya ve dökülmeye başlar.

Haftada 2 ya da 3 kez şampuanlamak yeterlidir. Önceki gün yıkamış olmanıza rağmen saçlarınız çeşitli sebeplerden yağlanmışsa kuru şampuan kullanmayı tercih edebilirsiniz.

Saçlarınızın gerekli neme kavuşması ve kırılmaması için her yıkamada uç kısımlara saç kremi uygulayın. Suyun çok sıcak olmasından kaçının.

Saç Şekillendiricilerden Uzak Durun



Düzleştirici, maşa gibi ısı ile çalışan saç şekillendiriciler saç uçlarının yanmasına, kırılmasına sebep olur. Bu tür şekillendiricileri kullanma sıklığınızı haftada 1 defaya indirmeye çalışın.

Saç Kurutma Makinesi Kullanmayın



Eğer mümkünse saçlarınızı doğal bir süreçle kurumaya bırakın. Bu sayede kuruluk ve dökülmeler azalır.

Kimyasal Saç Boyası Kullanmayın



Saçlarınızı hiç boyamayıp doğal rengi ile bırakırsanız hacimsizlik  ve sönüklük sorunuyla daha az karşılaşırsınız. Saçlarınızı renklendirmeyi çok seviyorsanız, Manic Panic gibi vegan saç boyaları kullanabilirsiniz.

Tarak Seçimi ve Tarama Sıklığı



Kafa derisi tarafından oluşturulan yağların saçınıza daha çok etki etmesi açısından saçlarınızı taramak önemli bir aşamadır. Bunu doğru yapabilmek için dikkat etmeniz gereken noktalar:

-Kıl fırçalar yerine dişlerin geniş aralıklı olduğu plastik tarakları tercih etmelisiniz.

-Saçlarınızı günde 1 kez taramalısınız.

-Saçlarınız ıslakken kırılmaya ve dökülmeye karşı çok hassas olduğu için, kurutmadan önce taramayın.

Parmaklarınızla Masaj Yapın



Saç derinize parmaklarınızla küçük daireler çizerek masaj yapın. Bu sayede kan dolaşımı artarak saçlarınızın daha sağlıklı uzamasını sağlayacak.

Diş Fırçası Yöntemi





Saçlarınızı, üst kısımlarından tutamlar alıp diş fırçasını aşağı doğru, krepe yapar gibi hafifçe tarayın. Böylece saçlarınıza zarar vermeden daha hacimli bir görünüm elde edersiniz.

Şekillendirici Saç Spreyi



Başınızı öne doğru eğip güzelce tarayın. Saç şekillendirici spreyi saçınıza yaklaşık 30 cm uzaklıktan sıkın. 5 dakika kadar kurumasını bekleyip başınızı kaldırın. Çok kalıcı olmasa da gür ve kabarık bir görünüm elde edeceksiniz.

Kütüphaneden düzenli olarak faydalananlar, bu muhteşem şeyin insana verdiği huzuru ve mutluluğu çok iyi bilirler.

Okuyacağım her kitabı satın almam ben. Kütüphaneye gitmeyi çok seviyorum. Son çıkanlar olduğu kadar, yeni baskısı bulunmayan kitaplar, hatta ilk baskılar bile bolca bulunur kütüphanelerde. O rafların arasında dolaşmak, keşfetmek çok eğlenceli. Kitapçılarda aynı şey olmuyor. Oralarda hep, yeni çıkan ve çok satan kitapları görürüz; raflara almamız için yerleştirilen kitapları satın alırız. Okunulan tüm kitapların internetten alınmasından bahsetmiyorum bile, bunu da çok gerekmediği durumlarda sevmiyorum.

Herkes Gibi Düşünürsünüz

Herkesin okuduğu kitapları okursanız herkes gibi düşünürsünüz, diye bir söz vardı sanırım. Sadece önüne sunulan, satın aldığı kitapları okuyanlar için bir benzetme bulacak olursam: yığınla para ödeyip küçücük bir tatil alanında herkesle aynı havuzu, aynı binaları paylaşmak ve başka keşiflere açık olmamak diyebilirim.

Fakat kütüphaneye gitmek öyle değil. Uzun ve maceralı bir yolculuğa çıkmak gibidir kütüphaneler; üstelik cebinizden tek kuruş para çıkmaksızın. Hiç kimsenin bilmediği huzur kapılarını açmak gibidir.

Ayrıca  ödünç aldığınız kitapları teslim tarihi gelmeden bitirme hedefi, hayatı daha renkli ve heyecanlı kılıyor.

‘’Okuyacağım kitap mutlaka benim olmalı’’

Ve her şeyden önce, kütüphanelerin ayakta kalmasını aktif kütüphane üyeleri sağlıyor. Birçok kütüphane kapılarına neden kilit vurur? Çünkü insanları çoğu ‘’Okuyacağım kitap mutlaka benim olmalı’’ diye düşünüyor. Bu düşünce, çağımızın en zararlı zehirlerinden birisi. Tüketim kültürü, dayatılanlar, fadalanılacak her şeye sahip olma güdüsü…

Tüketme ve Satın Alma Çılgınlığı

Tek seferde internetten her ay sipariş edilen 10 kitap birikerek yüzlerceyi bulur ve bir okurun büyük bir kitaplığa sahip olmasını sağlar. Bana sorarsanız bu sadece tüketim çılgınlığını destekler, gösteriş merakını fiştekler.

Bence büyük bir kitaplık, yıllar içinde oluşmalıdır.orada bulunan kitapların her biri, onları biriktirmiş lan okur için çok özel bir yere sahip olmalıdır. Çok satan çerez kitapların kalabalık oluşturması benim gözümde pek de değerli değildir.

Çünkü ben yıllardır birçok kütüphaneye üyeyim ve her birinden çok nadide kitaplar keşfettim. Bu liste zaman geçtikçe kabarıyor, hepsini satın almaya ve çok değerli bir kitaplık oluşturmaya çalışıyorum.

Benim İçin Özel Olan Kitaplık Böyle Oluşmalı



Eğer çok değer verdiğim o kitaplar benimle yaşarsa çok mutlu olacağım. Gerçi kalbimdeki kitapların birçoğu satışta değil; yeni baskısı yok. Ama yine de değerli kitaplığımı yavaş yavaş inşa edip git gide büyüteceğim. Ve kütüphanelerden hayatımın sonuna kadar vazgeçmeyeceğim. Her birini ilk olarak kütüphane raflarında keşfettiğim, en az 2 kez okunmuş ve yıllar verilerek oluşturulmuş bir kitaplık benim için esas özel olan şeydir işte.

   Mort Castle’ın ismini, bu kitabı okuyana kadar hiç duymamıştım. Kanlı Hasat sürükleyiciydi fakat bence kurgusu zayıf bir cinayet romanıydı.

   Arvo yayınlarından çıkan Kanlı Hasat kitabının kapağına bakıncayazıların üzerinde gördüğümüz kan lekeleri ve kitabın isminin de vahşeti çağrıştırması her baktığımda biraz irkiltiyor beni.



Kitabın Adı: Kanlı Hasat

Yazarı: Mort Castle

Çeviri: Meral Harzem

Yayınevi: Arvo yayınları

Sayfa Sayısı: 352

Şimdi konudan, sonra da genel yorumlarımdan bahsetmek istiyorum. Kitabın giriş bölümünde, 2 adamın işlediği sebepsiz bir cinayet anlatılıyor. Sonraki bölümlerde de Michael Louden ve ailesini anlatmaya başlıyor Michael’in güzel bir karısı ve 2 küçük kızı var.

Bir gün Louden ailesinin alkolik komşusunun köpeği ve sonraki günlerden birinde de o alkolik komşu öldürülüyor.

[caption id="attachment_662" align="alignright" width="300"] 1946 doğumlu Mort Castle, Chicago'daki Columbia College'da yazarlık ve araştırma ile ilgili eğitimler vermektedir.[/caption]

Yazarımız daha kitabın en başında katili açıklamıştı: iyi bir aile babasıymış gibi davranan Michael Louden. Michael, kan dökmeyi ve acı çektirmeyi çok seviyor ve çevresindeki hiç kimseye fark ettirmeden planlarını uyguluyor. Yıllar

önce, çocukken gittiği bir kamptaki gözetmen ona bu acımasızlığı öğretmiş. Kan dökmeyi seven bu insanlar kendilerine ‘’Yabancı’’ ismini veriyorlar. Toplum içerisinde oynadıkları rollerin altında kendi acımasız kişilikleri saklanıyor çünkü.

‘’Bir bedenin içinde saklanmış ikinci bir kişilik! ‘Seni seviyorum’ derken aslında sizden nefret ediyor. Gözlerinizin içine aşk veya şefkatle değil, öfkeyle ve kinle bakıyor. ‘’

Michael Louden, o kamp gözetmeni ve patronu ile iş birliği içinde uyguluyor bazı cinayetlerini. Ama sıra Michael’in karısı ve 2 küçük kızını öldürmeye gelince, çok farklı şyler çıkıyor ortaya. Kitabın sonunda da şok edici gerçeklerle karşılaşıyoruz.



   Yalnızca katilden bahsedilen ve tüm suçluların açıkça belli olduğu bir cinayet okuduğumu hatırlamıyorum daha önce. Polislerin ve dedektiflerin araştırmalarına eşlik ettiğimiz, katili kitabın sonuna kadar bilemediğimiz cinayet romanlarını seviyorum ben.  Dolayısıyla Kanlı Hasat kitabının tarzı bana pek hitap etmedi.

Hiçbir dedektif ya da polis olmaksızın sade e katil ve çevresinin hayatlarına tanıklık ediyoruz bu kitapta. Kurguyu da çok sağlam bulamadım. Son sayfalardaki şaşırtan olaylar olmasa çok başarısız diyebilirdim ama katil belli olmasına rağmen yine de heyecanlı bir kitap.

Klasik polisiye romanlardan farklı bir şey okumak isterseniz tavsiye ediyorum. Ama etkileyiciliği ve sağlam kurgusu olmadığı sürece cinayetve polisiye okuyamam diynlerdenseniz kesinlikle tavsiye etmiyorum…

Şimdi çay yapıp yeni kitabıma başlamaya gidiyorum. Malum, tatilin şu son birkaç gününü olabildiğince dolu geçirmem gerektiğini hissediyorum. : D Hepinize iyi okumalar, hoşça kalın…



Korku, zaman kavramını yok eder. Çünkü korkunun kendi zaman dilimi vardır. (sf 268)

Merhabalarrr, yaratıcılığımızı konuşturacağımız, çok keyifli bir fikirle karşınızdayım. Pinterest.com'da yayınlanmış illüstrasyonları, vintage resimleri hep çok beğenmişimdir. Sınırsız seçenek ve çok güzel resimler ve fotoğraflar var bu sitede. 

Defterlerimizi baştan yaratıyoruz!

Hoşuma giden resimleri kullanarak bir şeyler yapmak istedim; kapağı kötü tasarlanmış bir defteri daha güzel ve tatlı hale getirdim. : D

 



Kullandığım Malzemeler:

-İnternetten kaydettiğim küçültülmüş resimler

-Tutkal

-Prit

-Renkli Kağıt



1. Bu resimleri pinterest.com'dan buldum. Cat illustrations, vintage coffee illustrations gibi kelimeleri aratarak illüstrasyon şeklinde resimler buldum. Bunları Microsoft Word dosyasına ekleyip resimlerin hepsini küçülttüm. Oluşturduğum Word sayfasını yazdırdım.



2. Resimleri makasla kestim. Defterde hangisini nereye koyacağımı planladım.



3. Defter renkli olduğu için, önce üzerine renkli kağıt yapıştırdım tutkalla.

Tutkalı defterin yüzeyine parmağımla yaydıktan sonra pembe kağıdı yerleşirdim.

Bu sayede yapıştıracağım resimler arasındaki boşlukları daha iyi doldurabilecektim.



4. Sonra,  kestiğim resimlerin arkasına prit sürüp bunları deftere yapışmış olan renkli kağıda yapıştırdım.



5. Pembe renkli kağıt tutkalla yapıştırdığım için biraz damarlı görünüyor ama sorun olmadı bu.

Küçük resimler de pritle çok güzel yapıştı. Ben arada boşluk olmamasına dikkat ettim. Daha otantik ve düzenli bir görünüm olmasını istedim. :)



6. Defterin arkası zaten gri olduğu için ekstra kağıt kullanmadım. Arada kalan küçücük boşluklar olursa onları da resimlerden kırpmış olduğum koyu renk minik parçaları yapıştırdım.

Ve defter süslememiz tamamlandı...



Not: Yağmura ve darbelere dayanıklı olması için yaptığınız defteri şeffaf yapışkanlı kağıt ile kaplamalısınız. İnternetten veya kırtasiyelerden şeffaf yapışkanlı kağıdı satın alabilirsiniz. Böylece defteriniz daha sağlam ve orijinal görünecektir.

   Merhabalar. :) Geçen hafta izlemiş olduğum bir animasyon film Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı. Çılgın Hırsız'ın yaratıcıları tarafından yapıldığı için eğlenceli olacağını düşünerek ve biraz da beklentiyle gittim bu filme. Fragmanından anlaşıldığı kadarıyla çok eğlenceli bir yapım gibi gelmişti. 

Vee beklentilerim kesinlikle boşa çıkmadı. Çok tatlı karakterleri, akıcı bir olay örgüsü ve birbirinden komik sahneleri ile oldukça keyifli ve her yaşa hitap eden bir animasyon. Çocuklarınızla birlikte sıkılmadan izleyeceksiniz.

Filmin konusu evcil hayvanların, sahipleri işe gittikten sonra yaşadıkları evde yalnız kaldıklarında başlarından geçen olaylar çevresinde ilerliyor. Katie, sadık köpeği Max'in yanına, adını Luke koyduğu büyük bir köpek getiriyor. Max ve Luke önce anlaşamasa da daha sonra aynı noktada birleşiyor ve birlikte birçok maceraya atılıyorlar. Bu arada yan yana bulunan evlerdeki tüm evcil hayvanlar birbirini tanıyor; Max ve Luke ile birlikte ister istemez onlar da maceraya katılıyor. Sokağa atılmış hayvanlardan oluşan kötü bir çete ile mücadele ediyor, hayvan toplayıcılardan kaçmaya çalışıyorlar ve karşımıza çok komik, çok heyecanlı sahneler çıkıyor.





Neyse fazla uzattım sanırım. :) Animasyon izlemeyi seviyorsanız mutlaka izlemeniz gereken bir film Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı.



[caption id="attachment_638" align="aligncenter" width="300"] Bütün karakterler çok şeker ve sempatikti ama özellikle bu kediye bayıldım ben. :)[/caption]

Beni bıraksalar günlerce kitap okuyabilirim… okuyarak onlarca karakteri içimizde hisseder, onların yaşamında yer alır, içselleştiririz. Bazen ağladığımız da olur karakterlerle birlikte, kahkaha attığımız da.



Okumak kadar müthiş keyifli bir şeyin aynı zamanda saymakla bitmeyen, birçoğu bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış birçok yararının olması insanı öyle mutlu ediyor ki. İsterseniz bunlardan biraz bahsedelim.

   1. Beynin harekete geçmesi

Araştırmaların da kanıtladığı gibi, fazla yorulmadan yaşayan bir beynin yavaşlama veya Alzheimer olma riski varken, aktif tutulan bir beyin güçlü kalır. Beyin, egzersizlerle ve zorlanmalarla dayanıklı, sağlıklı kalabilir. Kitap okumanın yanı sıra puzzle veya satranç gibi geliştirici oyunlar da beynin harekete geçip güçlenmesine yardımcı olur.

   2. Stres seviyesi azalımı

İş yaşamında, kişilerarası ilişkilerde veya günlük yaşantıda ne kadar stres sahibi olursak olalım, büyüleyici ve insanı içine çeken bir kitapla tüm bunlardan kurtulup özgürleşebiliriz.

   3. Bilginin artışı

Okudukça yeni bilgiler ve farkındalıklar kazanıyoruz. Bunları not eder ve üzerine düşünürsek öğrendiğimiz bilgi ve farkındalıkları kalıcı hale getirebiliriz.  İnsan mesleğini, statülerini, parasını veya sağlığını yitirebilir fakat öğrendiği şeyler daima içinde saklı bir hazine olarak sonsuza kadar kalır.

4. Kelime dağarcığının artışı

Bizler fark etsek de etmesek de okuduğumuz kitaplar kullandığımız kelimelerin miktarını, konuşmalarımızın ve kurduğumuz cümlelerin kalitesini, gramatik açıdan doğruluğunu  büyük ölçüde etkiler.

Dolayısıyla iyi okuyan, iyi konuşan, birçok konuda bilgiye sahip olan insanlar her zaman edebiyattan bihaber, kitap okumayan, bilgi ve farkındalık eksikliği yaşayan insanlardan çok daha ileride olurlar. Genelde durum bu şekilde ama bazen bunun tam tersi durumları gösteren insanlar da olabiliyor; okumayı sevse de kendini ilerletememiş olanlar ve okumasa da kişiliği ve görüşleri onlardan çok daha ilerlemiş insanlar…

   5. Hafıza gelişimi

Kitap okurken karakterlerin özelliklerini, içinde oldukları psikolojileri, amaçları, birbirleri arasındaki farkları ve söyledikleri şeyleri aklımızda tutmak zorundayız. Özellikle de çok karakterli kitaplar hafızamızın gelişmesinde bizlere yardımcı olur.

   6. Konsantrasyon ve odaklanma

Sürekli telefonumuzla meşgul olmak, sosyal medyanın çeşitli mecralarını sürekli kontrol etmek, 5 dakikada bir telefonumuza gelen mesajları cevaplamak, biz fark etmeden stresimizi büyük ölçüde arttırır ve üretkenlik seviyemizi düşürür.

Fakat bir kitabı okurken tüm dikkatimizi sayfalara veririz, dışarıdaki dünyadan uzaklaşırız. Bir işe başlamadan önce 15-20 dakika kitap okumayı deneyin. Çok daha iyi konsantre olabildiğinizi gördüğünüzde şaşıracaksınız.

   7. Yazma yeteneği

İyi yazılmış bir kitap kelime dağarcığımızı ve gramer bilgimizi geliştirmenin tek yoludur. Okudukça insanın yeni şeyler keşfetme ve yazma isteği artar. Hatta çoğunlukla okuduğumuz yazarların üslupları bizlerin yazma tarzına da etki eder. Eğer yabancı dil öğreniyorsanız veya bildiğiniz bir dilde komposizyon yazma konusunda sıkıntı  çekiyorsanız o dilde yazılmış kitapları bolca okuyarak bu sorunu çözebilirsiniz.  Herkese iyi okumalar…